Mehmet Sait Kılıç

Mehmet Sait Kılıç

29 Ağustos 2017, Salı

Ete, ağaçta yetişen meyve muamelesi yapmak...

Bir iki gün sonra "Kurban Bayramı"nı idrak edeceğiz.

Veganlar bu bayrama karşı çıkıyor...

Orada burada kilo kilo etleri götüren göbekli sosyete bu bayrama mırın kırın ediyor...

''Neden et yemek için kurban kesiyorsunuz? Kasaptan alsanıza!'' diyerek ete, ağaçta yetişen meyve muamelesi yapan CHP'liler bu bayrama dil uzatıyor...

Anlayacağınız bazı şaklabanlar "Kurban Bayramı"nı hayvan katliamı olarak görüyor (!)

Aslında kurban, sanılanın aksine bir kan dökme ve bir katliam değil, bizim olanı yoksullarla paylaşmamız, fedakarlık etmemiz, özveride bulunmamız, Allah'a yaklaşmamız demek...

Rabbimizin emrini "baş üstü etmek" demek...

İslam aleminin aynı noktaya odaklanması ve Arafat'ta affedilmesi demek...

Peki neyi feda etmek gerek?

Kapitalizmin enjekte ettiği lüks hayatı her şeyin önünde bir hedef olarak görmeyi feda etsek mesela bu Kurban'da?

Gece gündüz rahat etme isteğimizi feda etsek?

Çocuklarımızın ahiret hayatları yerine dünya hayatları için fazlaca endişelenme duygumuzu feda etsek?

Lüks araç sahibi olma arzumuzu, havuzlu villada yaşama isteğimizi, marka giyinme takıntımızı feda etsek?

"Son çıkan telefondan ben alamadım" üzüntümüzü feda etsek?

Kaçmasından ödümüzün koptuğu keyfimizi feda etsek?

"Birileri şu PKK ve FETÖ konusunda bir şeyler yapsın" diyerek her şeyi devletten beklemeyi feda etsek?

Dizilerimizi feda etsek mesela? Ailecek izlediğimiz içeriği aşk, kin, intikam, nefret, ihtiras olan...

Mesela, "düzeni bozulur" diye ihbar edemediğimiz FETÖ'cü olduğunu 20 yıldır bildiğimiz tanıdıklarımızı, yakınlarımızı feda etsek?

''Aman şimdi ne olur, ne olmaz rengimi belli etmeyeyim'' diyerek yanımızda PKK veya FETÖ müdafaası yapan komşularımıza karşı duyduğumuz korkularımızı feda etsek?

Avrupa'ya, Amerika'ya olan özentimizi feda etsek? ''Batı'da eğitim şöyle de böyle. Aman da şöyle güzelmiş, böyle harikaymış'' demek yerine ''Osmanlı'da mekteplerde şöyle yaparlarmış. Biz de yapalım'' desek! Yani her bir haltta Batı'ya olan öykünmemizi feda etsek?

"İslam Ülkeleri Birliğini" kurarak, AB'nin peşinde koşmayı feda etsek?

Hac'da milyonların getirdiği ve tüm dünyadaki Müslümanların eşlik ettiği Lebbeykleri, tekbirleri yürekten hissederek "kafatasçılığı" feda etsek?

Birleştirici, birbirine duacı, müspet bir milliyetçiliği benimseyerek; menfi, ayrıştırıcı, çıkarcı bir milliyetçiliği feda etsek?

Şahıslara tapınmayı feda etsek?

"Cumhuriyeti tek bir kişi kurdu" deyip tek şahsı öne çıkarmak yerine, milletçe bu işi başardığımızı dillendirsek!

Allah'ın emrini gözeterek, ''hocam şöyle dedi"yi, "hocam daha iyi bilir"i feda etsek?

Çocuklarımızı feda etsek? Vatanına, milletine, anasına-babasına hayırlı yetiştirerek… Kalplerine iman tohumunu, rahatının kaçması korkusundan önce yerleştirerek…

Çocuklarımızın ideallerindeki Batılı idolleri feda etsek? Yerine Yavuzları, Fatihleri, Yunus Emreleri, Halit Bin Velidleri yerleştirerek…

Çocuklarımıza büyüyünce ne olacaksın diye sorulduğunda ''doktor, avukat, mühendis olacağım'' dedirtmek yerine:

''Tüm dünyaya karşı Müslümanları savunan 'Tayyip' olacağım, İslam bahadırı olacağım, 15 Temmuz şehidi olacağım, tank durduran halk olacağım, imanından gücünü alan 'Abdullah Tayyip Olçok' olacağım, ülkemin kaynaklarını yerin dibinden çıkarıp tüm dünyanın inadına sonuna kadar kullanan 'Berat' olacağım'' dedirterek içimizdeki ezikliği ve ümitsizliği ülkece feda etsek bu Kurban'da?

Ne dersiniz?

SON DAKİKA