Mustafa Taha Dağlı

Mustafa Taha Dağlı

25 Eylül 2017, Pazartesi

Almanlar seçim sınavında sınıfta kaldı

8 Kasım 2016'daki ABD Başkanlık seçiminde oy sayımında bazı Türk vatandaşlarının pusuladaki Trump ve Clinton'ın isimlerinin yanına "Recep Tayyip Erdoğan" ilavesi yapıp, mühür bastıklarına tanık olmuştuk.

Bu yöntem Avrupa'da da uygulandı, hatta Avusturya ve Hollanda'daki seçimlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın oyunu arttırdığını da gördük.

Türkiye düşmanı kim varsa o ülkede yaşayan Türkler, sandıkta cevabı bu şekilde vermişlerdi. O pusulalar geçersiz bir oydan daha fazlası demekti, bir direnişin sembolüydü belki de o oyu kullananlar için.

Dün Almanya'da seçim oldu. Kazanan Merkel olsa da aslında sandıktan çıkan Erdoğan'dı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın adının yazıldığı pusulalara yine tanık olduk.
Bu tepkinin yanı sıra Almanya genel seçiminde Almanya sokaklarında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın posterleriyle seçim kampanyaları da yapıldı.

Merkel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saldırarak seçmeninden oy isterken, Türk partilerinin de seçim kampanyasında Dombra eşliğinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın posterlerinin giydirildiği otomobillerle Almanya şehirlerinin sokaklarında tur atıp, seçmenlerinin karşısına çıktığını unutmamak gerek.

Bu ilginç detayı bir kenara koyup, Almanya genel seçiminde daha ön planda olan bir başka ilginçliğe odaklanalım.

Koskoca Almanya seçime giderken tek gündemde birleşti.
Hristiyan Demokratların lideri Merkel de en büyük rakibi Sosyal Demokratların genel başkanı Schulz da, Yeşiller de hepsi seçmenden oy isterken, bol bol Türkiye düşmanlığı vaat etti.

Hangi lider, bir başka ülkeye "şöyle yapacağım, böyle yapacağım" diye seçmeninin karşısına çıkar ki?
Almanlar çıktı.
Sanki Almanya'da terör sorunu yokmuş, mülteci krizi yokmuş, sağlık, eğitim, vs bu konularda her şey güllük gülistanlıkmış gibi Alman liderler, seçim kampanyasını baştan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saldırı içerikli söylemlere ayırdılar.

Erdoğan'lı Türkiye son yıllarda Almanya'nın karizmasını fena halde çizdi. Gönderdikleri her casus enselendi, ne yaptılarsa Türkiye'ye söz geçiremez oldular, bu durum Almanların çok ağrına gitti.

O nedenle işi gücü bırakıp, memleketlerinde başka hiçbir sorun yokmuş gibi Türkiye'ye odaklandılar.

15 Mart'ta Hollanda benzerini yapmıştı. Liberal görünümlü başbakanları Rutte'nin seçimden üç gün önce Türkiye Dışişleri Bakanının uçağına iniş yasağı getirmesi, aynı günün akşamında Türkiye'nin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanını Türk toprağı olan Rotterdam'daki Türkiye Başkonsolosluğuna almaması, duruma tepki gösteren Türk vatandaşlarına da at ve köpeklerle saldırı talimatı vermesi, Rutte'ye seçim kazandırmıştı.

Rutte liberaldi ama liberallik para etmiyordu. "Müslümanlar teröristtir" diyerek hızla arkasından gelen bir Wilders vardı. Liberal Rutte, bir anda faşist Wilders oluverdi ve seçimi kazandı.

Merkel de Schulz da kendi seçimleri için aynı yolu izledi. Birinden biri duraklasaydı belki bu kadar ileri gitmeyeceklerdi ama diğer partiler de işin içine girince hiç biri hız kesmeden Türkiye düşmanlığı yaparak, halklarının karşısına çıktılar.

Durum böyle olunca sadece ve sadece Türkiye konuşulan, Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın damga vurduğu bir seçim kampanyası geride kaldı. Seçim meydanlarında Türkiye ve Erdoğan dışında hiçbir şey neredeyse konuşulmadı.

Merkel 12 yıldır devam ettirdiği başbakanlığı garantiledi.
Bunu yaparken tek ölçünün anti-Erdoğan söylemlerinin olması bir hayli ilginç.
Zira bu seçim sonucunu "Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arkasından konuşarak, seçim kazandığını sanmak" diye de yorumlayabiliriz.

Bu seçim Almanya'nın geldiği noktayı da gösteriyor.
Bir seçim yapılıyor, Almanya'ya başbakan seçiliyor ama bunun ölçüsünü Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan belirliyor.

Peki şimdi ne olacak?
Seçim bitti, gerçeklerle yüz yüze olan bir Almanya var.
Bakalım içi boş laflarla Türkiye'yi tehdit edip, prim kazanmaya çalışmanın reel siyasetteki karşılığı ne olacak?

Zira Merkel kazanmış gibi görünse de liderliğini yaptığı Hristiyan Demokratlar son 68 yılın en düşük oyunu aldı.
Merkel ayrıca yüzde 10 oy kaybetti.
Rakibi Schulz'un muhalefette kalma ısrarıyla koalisyon seçenekleri de zora girdi.
Ve tabi ki Almanya seçiminin en büyük olayı da Neo Nazi uzantı ırkçıların ikinci dünya savaşı sonrası ilk kez meclise girebilmeleri oldu.

SON DAKİKA