Selahattin Yusuf

04 Aralık 2012, Salı

Mars-ABD-Afganistan-Bin Ladin

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinin başka gezegenlere karşı geliştirdikleri davranış biçimlerini gözlemleyerek, onların bizim gezegene nasıl baktıklarını, Dünya gezegenine karşı besledikleri duyguları ve düşünceleri daha çıplak görebiliriz diye düşünüyorum. Hatta onların uzaya nasıl baktıklarını irdeleyerek, dünyaya bakışlarını suçüstü yakalayabiliriz.

Britanya Kraliyet astronomu Lord Rees, geçtiğimiz günlerde Mars araştırmalarıyla ilgili bir açıklama yaptı. Söylediklerini okurken tüylerim kalktı. Mealen diyor ki; "Birçok insan, Mars'a doğru tek yönlü bir yolculuğa çıkabilir. Mars araştırmaları için kendini feda edebilir." Mars yolculuğu çok pahalı olduğu için, geri dönüş bileti olmaksızın oraya gidecek gönüllü Mars intiharcılarının çıkabileceğine inanıyormuş. Arizona Eyalet Üniversitesi fizik bölümü profesörlerinden Paul Davies de bu görüşü destekleyenlerdenmiş. Diyormuş ki o da; "Eğer çok pahalı olan bu yolculuğun dönüş kısmından vazgeçecek insanlar bulabilirsek, maliyet yüzde 80 civarında azalır." Davies'in cümlesinin sonuna büyük bir ünlem koyacağım ama bu yazıyı yazdığım bilgisayarda o kadar büyük bir ünlem işareti oluşturmanın bir yolu yok. Ama önemli değil. Bu iki açıklamanın her harfi birer büyük ünlem zaten. ABD Başkanı Obama Ay ve Mars araştırmalarını tehlikeli ve maliyetli bulduğu için uzay araştırmaları konusunda frene basılmış durumda. Bilim(!) adamları da -görüyorsunuzher zamanki gibi çareler üretmekte atak ve çevikler!

Bilim felsefesi konusunda birkaç ciddi makale okumuş olanlar bile bilirler. İngiliz filozofu Bacon, vaktiyle bilimciliğin büyük bir neferiydi. Diyordu ki; "Doğanın sırlarına mutlaka erişmeliyiz. Eğer bu yolda ona işkence etmek bile gerekseydi, bundan kaçınmamalıydık."

Doğaya işkence etmek, gerçekten ilginç bir metafor. Ama aynı zamanda tüyler ürpertici bir Edgar Allen Poe hikâyesine benziyor. Cinnetin damarlarında dolaştığı bir adamdır bunu söyleyebilen. Ancak o aklından geçirebilir böyle bir şeyi. Ama bilimi cinnet katına çıkaranlar, sadece filozoflar veya bilim adamları mıydı? Latin Amerika'yı "keşfeden" gözükara Avrupalılar da aynı cinnetle malul değiller miydi acaba? Kıta Amerikası'nda gerçekleşen en büyük işkence neydi? Şili'nin ucundan Kanada'nın kuzey ucuna kadar kıtayı yüzyıllar boyunca kana boyayan cinnet, aynı "bilimsel" merakın bir sonucu değil miydi? Ve tıpkı şimdiki uzay meraklıları gibi konuşmuyorlar mıydı? İnsanın alın terini, merakını, gücünü, zihninin eforunu talep etmiyorlardı onlar; tıpkı şimdiki halefleri gibi kanını ve canını talep ediyorlardı. O zamanlar da böyle soğuk soğuk konuşuyorlardı. O zamanlar da "insan" talep ediyorlardı. Kar-maliyet hesabının içine cesetleri de koyuyorlardı.

Mars'a "Tek yönlü bilet" satan bu insanların önünde -düşünüyorum da- İkiz Kuleler'i yerle bir etmek için ne gibi bir engel kalıyor? İkiz Kuleler'i içindekilerle birlikte alaşağı etmek için gereken formüller üzerinde hesaplamalar yaparken niçin tüyleri kalksın onların? Çünkü zihinleri böyle çalışıyor. Yüzyıllardır da böyle çalışmış zaten. Ay'da, Mars'ta üs kurmak için "gönüllü" isteyen bu felsefe, Afganistan'da, Irak'ta, Libya'da, Suriye'de başka bir gezegenin -içinde su ve hayat bulunduğu şüphe götürmeyen bir gezegen için de- can isteyemez mi gerçekten? Bir kötü niyetten bahsetmiyorum. Hakaret de etmiyorum. Soğuk ve sonuçları bizi -ne yazık ki- aynı yere çıkaran bir aritmetiğin kaçınılmazlığından bahsediyorum. İnsansız ve insafsız bir aritmetikten bahsediyorum!

Üsame bin Ladin bu durumda çook öncelerden "gönüllü" olmuştu. Ruslara karşı samimiyetle savaşmıştı Hindikuş dağlarında. Ama terslik şuradaydı: Bileti tek yönlü kesilmişti. Bu defa uzayın değil; okyanusun derinliklerine doğru.

12/05/11

SON DAKİKA