Selahattin Yusuf

Türkiye’nin “inşallah, maşallah” sorunu

Türkiye'nin modernleşme macerası bu işte, diye düşünüyorum. Bastırılan her şey, tam zıddı yönden kendini patlatıyor bir gün. Gün geliyor, günlük kullanımını "yasakladığımız" bir kelime bile, büyük bir kimlik ve ideal olarak bayraklaşıyor.

Orta sondaydım. Yatılı öğrencisini, beni bir gurur nesnesi olarak benimsemiş öğretmenimle konuşuyorduk. Fen lisesi imtihanını geçip göğsünü kabartacaktım. Muhabbet sırasında -hiç unutmuyorum- ağzımdan "İnşallah" çıktı. "Hiç" neden unutmuyorum? Şundan. Öğretmenim "hiç" tahmin etmediğim bir tepki vermişti konuşma sırasında: "Öyle inşallahla maşallahla olacak işler değil bunlar!" Apışıp kalmıştım. Yıllar yıllar sonra, üniversitedeki Yeni Zelandalı hocamla konuşurken hatırlamıştım bu olayı. Sık sık "İf God wish, if God will" demiştim bir teneffüste konuşurken. Onu da "hiç" unutmuyorum. İngilizce'yi yeni söküyordum ve bu "İnşallah" kolay bir kalıptı. Konuşurken yarım yamalak "gavurcamın" düşünebilmesi için elverişli düşünme payları bırakıyordu. Adamın, bırakın tepki vermeyi, yüzündeki en küçük çizgiler bile oynamamış, konuşmanın normal seyrine mugayir bir durum görmemiş, herhangi bir "alert" sinyali vermemişti.

Şimdi, hepinizin bildiği (lafın gelişi söylüyorum; 'inşallah' hepiniz gerçekten bilmiyor ve seyretmiyorsunuzdur!) ekranda, malum insanlar, "İnşallah hocam, maşallah şekerim" formatlı programı yapıyorlar. Ara sıra ibret için -hayır, Zekeriya hoca gibi saklamayacağım!- "sosyal gözlem için" seyrediyorum ben de o ekranı. Seyrediyorum da o eski günlerimi hatırlıyorum. Ne düşünüyorum? Şöyle.

Türkiye'nin modernleşme macerası bu işte, diye düşünüyorum. Bastırılan her şey, tam zıddı yönden kendini patlatıyor bir gün. Gün geliyor, günlük kullanımını "yasakladığımız" bir kelime bile, büyük bir kimlik ve ideal olarak bayraklaşıyor. Sadece bir kelime! "İnşallah" kelimesi. Bir dilek kipi. Çok basit, gayet doğal, dilin neredeyse dalgınlıkla söylediği masum bir kalıp. O kadar. Siz onu bastırdığınızda, doğrudan bir bayrağa, ideale, televizyon programına, hatta tastamam bir cemaate dönüşüyor. Parola oluyor. Tek bir kelime kocaman bir "lisan" olup çıkıyor.

İşte böyledir kültürün ve toplumun tepkisi. Bileşik kaplar gibidir. Tepkiyi durdurmanız, çalkantıyı dondurmanız, hareketi yönetmeniz mümkün değildir. Türk modernleşmesinin önemli kazanımları var. Tamam. Her şeyden önce bu toprakları yeni bir akılla bayındır kılmanın, toplum ve ülke hayatını yozlaşmış ve köhnemiş anlayışların istismarından koruyup her alanda atılım gerçekleştirmenin bir manivelasıydı o. Ama kültür ve yaşayış alanlarındaki mühendislik bir deli gömleği teklifiydi. Orasından burasından dikiş attıkça, renkli manzaralar seyrediyoruz o yüzden.

Ters çevrilmiş kasketle camiye girmiş Anadolu, ayakkabılarını çıkararak kaymakam makamına girmiş ahali, "candarma" görünce korkusundan koltuğunun altındaki Kelam-ı Kadim'i nereye saklayacağını bilememiş insanlar, kendi selamlarından utandırılmış tuhaf kültür mültecileri, olan biteni "hiç" unutmadılar.

O yüzden şimdi, sinirleri boşalıyor bu inşaların ve buldukları ilk fırsatta, kültür değil ders olan bu sahte "kültüre" patlıyorlar. Verilenin tam tersini yapıyorlar.

Böyle bir vaziyette, ülkenin ve ahalinin kötü önderlerinin olması neden şaşırtıcı olsun? Piyasada bulunmayan kültürün kötü komisyoncuları neden olmasın? Bunu, hele bazı "sanayicilerimiz" hiç yadırgamasınlar. Onlar uzun yıllar bizlere kapalı kapılar ardında bunlar "arabadır" diye kötü kibrit kutuları kakalıyorlardı ve köşeyi dönüyorlardı. Başkasını bilmiyorduk. Şimdi kadim gelenekle bağlarını koparmış, kültürü ve zevk-i selimi çoktan unutmuş ülkenin "kültür" karaborsacıları neden olmasın? Köklerine iki yüz yıldır hiç su gitmemiş kültürün bu gün kararmış, kurumuş eciş bücüş haline niçin şaşıralım?

"İnşallah" konusuna girmişken...

Oriana Fallaci gibi bir operasyon gazetecisinin bu ülkede uzun yıllar sadece "İnsciallah" romanıyla tanındığını ve bayraklaştırıldığını unutmayalım. "İnşallah"ı yerden yere vuran bu kadın, üzerindeki örtüyü bir zamanlar söyleşi yaptığı Humeyni'nin suratına fırlatmakla ünlenmişti. "İnşallah" kelimesini sadece Fallaci'nin müsveddesi üzerinde görmeye tahammül edebilen ve onu bütün kötülüklerin ve geriliklerin garip ve tehlikeli bir "ihracatçısı" gören bizim "ileriler" ise şimdilerde İran'ın dostu olarak boy gösteriyorlar. Ne garip dimi anne! Köklerine iki yüz yıldır hiç su gitmemiş kültürün bu gün kararmış, kurumuş eciş bücüş haline niçin şaşıralım?

8-21 KASIM 2012

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.