Demirtaş’ın intikam çağrısı

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, 5 Eylül günü yaptığı açıklamada şöyle demişti:

"İşte Tayyip Erdoğan'ın sarayının ordusu da, sarayının polisi de bu halkın karşısında asla ama asla savaşarak başarı elde edemeyecekler. Yenildiler, bir kez daha yenilecekler."

Türk askerini ve polisini açıkça aşağılayan, güvenlik güçlerinin savaştığı PKK olduğuna göre Türkiye'nin yanı sıra AB ve ABD'nin terör listesinde olan PKK'ya 'halk' diyen, kışkırtıcı biçimde askerin ve polisin yenilmesinden bahseden Demirtaş'ın sözleri kamuoyu tarafından infialle karşılanıp tartışılırken Hakkâri'deki Dağlıca'dan acı haber geldi. 16 asker şehit olmuştu. Ertesi gün de Iğdır'da 13 polisin PKK tarafından şehit edildiği bilgisi geldi. Demirtaş'ın 'yenilecekler' sözü, bu infiale büyük ölçüde katkıda bulundu. Yurt çapında gösteriler düzenlendi. İlk gece barışçıl geçen gösteriler, ertesi gün Türk milliyetçisi MHP'nin lideri Bahçeli'nin 81 ildeki teşkilatını sokağa tepki vermeye çağırmasıyla rayından çıktı.

Bozkurt işareti yapan MHP'liler, HDP binalarına saldırdı, mevsimlik Kürt işçilerini linç etmeye çalıştı, Kürtlere ait olduğunu düşündükleri dükkânları kundakladı. Aynı zamanda Türkiye sosyolojisinin iki ana damarını temsil eden Hürriyet ve Sabah gazetelerinin binalarına da saldırılar düzenlendi.

Başbakan Davutoğlu halkı sakin olmaya çağırdı, İçişleri Bakanı'na her yerde kamu düzenini sağlama talimatı verdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan saldırıların tekrarlanmaması için her tür tedbirin alınması çağrısında bulundu. Ayrıca 'terörle mücadele devletin ve güvenlik güçlerinin görevidir. Siyasette hesaplaşma yeri ise sandıktır, sokak değil' diyerek saldırganları kınadı.

Olayların yatıştığının ertesi gün HDP lideri Demirtaş, beraberindeki heyetle birlikte Cizre'ye gitti. Cizre, PKK'lıların çatışmayı şehre taşıdığı kilit ilçelerden biri. PKK'lıların halkın yaşadığı evlerin önünde hendek kazarak, mevzi alarak, halkın kullandığı köprüleri yakarak, ambulansları tarayarak çatışması sonucu geçici güvenli bölge ilan edilmişti ve güvenlik güçlerinin huzuru sağlama mücadelesi devam etmekteydi. Tek bir örnek daha açıklayıcı olur belki. Demirtaş'ın Cizre'ye gittiği gün gelen kötü haberlerden birisi, PKK'lıların rakip gördüğü Hüda-Par'a yakın sivillerden birisi olan Bahattin Sevinik'i yaraladığı; Sevinik'i hastaneye taşıyan aracı da tarayarak şoför Suphi Sarak'ı öldürdüğü, iki sivilin hastaneye yetişemeyerek hayatını kaybettiği idi. Dolayısıyla güvenlik güçlerinin çatışmalı bölgeye daha fazla sivilin girmesine izin vermemesi doğaldı.

Demirtaş aynı gün HDP binalarına yönelik saldırılarla ilgili yaptığı açıklamada haklı olarak öfkeliydi. Fakat ateşi yatıştırmak yerine benzinle gitti ve tabanına şöyle seslendi: "Size gelenleri anasından doğduğuna pişman etmeye hakkınız var." Aynı Türk milliyetçisi Bahçeli'nin 'millî öfkeyi törpülemeye kimsenin hakkı yoktur' açıklamasını bir adım ileri götürerek halkı birbirine saldırmaya çağırmış, şiddete teşvik etmiş oldu.

'Yenilecekler' açıklamasını bu şiddete çağrıyla birlikte okuduğumuzda, Demirtaş'ın şimdiye kadar çizmeye çalıştığı barışçıl imajının çöktüğünü, HDP'nin PKK ile sorunlu ilişkisinin en sonunda onu da çatışmacı bir yere sürüklediğini söyleyebiliriz.