Türkiye, Suriye'ye girer mi?

2. Dünya Savaşı sonrası düzende "Amerikan destekli "sözünün bu kadar anlamını yitirdiği bir dönem yaşamış mıydık bilmiyorum.

Suriye'de, Rusya ile stratejik işbirliğini önleyemediği YPG hariç, Amerikan destekli hiçbir grubun arkasında duramayan, ne eğitip donatabilen ne de Rusya bombardımanı altında katledilmesini engelleyebilen bir ABD var karşımızda. Çarşamba günü muhalif grupların Azez-Halep ve dolayısıyla Türkiye ile bağlantısı da Rusya destekli Esed ordusu tarafından kesilince, bu gerçek iyice gün yüzüne çıktı.

Rusya'nın Suriye'yi işgal ettiği dört aylık süre zarfındaki en net ve kesin zaferi olan bu durum karşısında Pentagon sözcüsü Col. Steve Warren, "Rusya gelinen noktada operasyonlarının Esed ve rejimi desteğinde olduğunu açıklığa kavuşturdu" açıklamasını yaptı. Gerçekten günaydın!

Öte yandan Cenevre görüşmeleri de Rusya destekli Esed rejimi sayesinde bir çıkmaza girdi ve askerî alandaki domine etme oyunu bitmedikçe de hiçbir yere varılamayacağı kesinleşti. Yani Suriye'de diplomatik bir çözüm olacaksa bile, bunun yolunun askerî çözümden geçtiği bir kez daha netleşti.

Bu arada NATO üyesi Türkiye, ne PKK ve onun Suriye şubesi YPG tarafından ne de Rusya tarafından defaatle güvenlik tehdidiyle karşı kalmaması karşın yanında gerçek bir müttefik bulabildi ve yalnız başına bırakıldı.

Ancak buna rağmen, Rusya'nın Esed'in en önemli koltuk değneği haline geldiği Cenevre'de, muhalefetin de en büyük desteği ise Türkiye ve Suudi Arabistan'dan gelen destek açıklamalarıydı. Türkiye Dışişleri Bakanı, şartları tanınmayan muhalefetin toplantıyı terk etme hakkı olduğunu söyledi. Aynı zamanlarda Başbakan Davutoğlu, Suudi Arabistan'da bulunuyordu ve iki ülke muhalefetin yanında olduklarını birlikte yinelediler. Bu toplantının bir ilginç yanı ise, Türk Genelkurmay Başkanı'nın, Suudi meslektaşının davetlisi olarak Riyad'da, Kral Selman'ın da bulunduğu toplantıda, üniformasıyla yer almasıydı...

Ertesi gün Rusya, Türkiye-Suriye sınırına ilişkin yeni angajman kuralları uygulayacağını ve sınırı geçen Türk uçaklarını vuracağını ilan etti. Rusya'nın başka bir ülkenin sınırı için kural açıklıyor olması, Suriye'nin Rusya işgali altında olduğuna yeter delildi aslında.

Sahaya bakınca, ABD'nin, YPG'nin Fırat'ın batısına geçmesi noktasında kırmızı ışık yakmaya devam ettiği ama Rusya'nın bu sınırı delmeyi deneyeceği yönünde emareler görünüyor. Fakat kendimizi kandırmayalım, YPG, şu anda ABD'nin Suriye'deki kara gücü pozisyonunu koruyor. Nitekim daha üç gün önce ABD'nin DAEŞ'le Mücadele Küresel Koalisyonu'ndaki özel temsilcisi Brett McGurk ve beraberindeki İngiliz ve Fransız yetkililer, Cenevre'ye Türkiye'nin baskısıyla katılamayan PYD'nin gönlünü almak için Kobane'ye gitti ve oradaki YPG militanlarından 'teşekkür plaketi' aldı. Üstelik daha sadece birkaç gün önce, YPG, Türkiye'ye saldırılması çağrısında bulunmuştu.

Bu şartlarda başlıktaki sorunun cevabını vermek güç. Ancak güneyimizde bir PKK devletinin kurulmasına 'ne pahasına olursa olsun' izin verilmeyeceği ve muhaliflerin yalnız bırakılmayacağı sözü geçerliliğini koruyor.

Bu zaviyeden bakıldığında ise, Suriye'ye müdahil olup olmayacağımız sorusunun 'evet' ya da 'hayır'lı bir soru değil, 'ne zaman'lı bir soru olduğunu anlıyoruz.