Hilâl Kaplan

Gidişi kanlı mı olacak, kansız mı?

Bu, geçtiğimiz günlerde, Türkiye'nin en çok satan gazetelerinden biri olan, seküler-Atatürkçü-solcu kesimlerin gözdesi Sözcü gazetesinde çıkan bir yazının başlığıydı. Nerdeyse 50 yıldır medya dünyasında olan yazar Bekir Coşkun, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın öyle ya da böyle alaşağı edileceğini, sorunun sadece bunun kanlı mı, kansız mı olacağından ibaret olduğunu söylüyordu. O yazıdan kısa bir bölümü okuyalım:
"Tüm dünyanın artık tanıdığı ve dışladığı birisinden söz ediyoruz... Batı'nın en saygın gazetelerinin "tehlikeli" ilan ettiği... Dergilerde "demokrasi düşmanı ve hukuksuz" oluşu kapak yapılan...
Televizyonlarda mizah klipleri yayınlanan bu ülkenin liderinden...
En son AB Parlamentosu Başkanı "Bizim muhatabımız Davutoğlu, o değil" diyebildi..
*
Artık delik daha yakındır...
Her dönemin bir kırılma noktası vardır...
Bu günler o günlerdir...
*
Mesele artık şu:
Gidişi nasıl olacak?..
Bizler; bir kedi yavrusu için çırpınırız... Uzaklarda babasını kaybetmiş bir çocukla birlikte ağlarız televizyonların karşısında... Başkaları için bir damla gözyaşı olan, canımızdır bizim...
Ama karşımızda gitmemek için ülkeyi kan gölüne çevirebileceğini 7 Haziran'dan bu yana kanıtlamış birisi var...
Acımasız...
Kin ve nefretten ibaret...
Kendi çıkarı söz konusu olduğunda hiçbir felaketten çekinmeyen birisi...
*
Beter günler istemeyiz...
Ama muhatabını iyi tanıyan ortak akıl durmadan soruyor:
"Gidişi kanlı mı olacak, kansız mı olacak?.."
Coşkun'un pek de 'üstü kapalı bir' biçimde ifade etmediği Erdoğan'ı devirme isteğini, daha doğrudan yazanlar da var elbette.
Örneğin, 12 yıl Financial Times'ın Türkiye temsilciliğini de yapmış olan gazeteci Metin Münir. Yabancı gazetecilerin sıkça alıntıladığı T24 sitesinde yayınlanan yazısının başlığı "Generalleri özlediniz mi?" idi. Yine kısa bir bölüm okuyalım:
"Fakında değildik.
Ama Türkiye'de bir tek gerçek muhalefet partisi vardı.
O da ordu idi.
Ordu siyasetteki hakim pozisyonunu kaybedince Türkiye muhalefetsiz kaldı...
Eğer ordu eski gücünde olsaydı Erdoğan çoktan devrilmiş, AKP kapatılmış, küçük dağları yaratan birçok AKP'li Can Dündar ve Erdem Gül'ün içtiği zehri tatmak üzere hapishaneleri doldurmuştu.
Meydan boş.
Erdoğan canının istediği her şeyi yapma ve söyleme rahatlığına sahip. Ve canının istediği her şeyi söylüyor ve yapıyor.
Paşaların kışlaya geri dönmesinden başka, ona cesaret veren, bir unsur daha var: Ne yaparsa yapsın kabul eden, affeden ve eyvallah diyen yüzde elli seçmen topluluğu...
Bu durumda "Keşke ordu kışlasına çekilmeseydi" diyor musunuz?
Ben demiyorum."
Türkiye'deki ifade ve basın özgürlüğünden kısa bir bölüm okudunuz.
Türkiye'de her gün manşetten, haberlerden ve köşe yazılarından "Erdoğan'ı devirmek" temalı, bazen hakaretamiz bazen saldırgan birçok yayın çıkıyor. Kapağında Erdoğan ve yağlı urgan resmiyle çıkan ve manşetinde "Asılacak adamsın ulan!" diyen Türk Solu dergisi gibi Erdoğan'ı 1960 askeri darbesi sonrası asılan Türk Başbakanı Adnan Menderes'in akıbetiyle eşleştirmek bunlardan en yaygın olanı.
Kabaca söylemek gerekirse Erdoğan, Türkiye'nin yarısının ölesiye sevdiği, %20'lik kısmının dengeli baktığı ve %30'luk kesiminin ise ölesiye nefret ettiği bir fenomen. Türkiye'de iyisiyle kötüsüyle ona bağlanmayan siyasî tartışma yok gibi. Böylesi bir ortamda, basının yayınları da o nisbette sert oluyor ve normal bir demokraside olduğundan daha fazla sınır aşılıyor.
Cumhurbaşkanı'na hakaret, 12 AB ülkesinde olduğu gibi, Türkiye'de anayasal bir suç. Diğer Cumhurbaşkanları döneminde de savcılar kendi inisiyatifiyle, bu konuda pek çok dava açmışlar. Erdoğan'ı bu noktada farklı kılan, ona yönelik sevginin de nefretin de, Türkiye tarihindeki tüm Cumhurbaşkanlarından fazla olması.
Türkiye'de yargının Erdoğan kontrolünde olduğunu iddia edenlerse, kısa bir google aramasıyla Erdoğan'ın kendi açtığı davalarda da, Can Dündar veya Kemal Kılıçdaroğlu gibi pek çok muhalif gazeteci veya siyasetçiye karşı kaybettiğini görebilirler.
Diğer her ülke gibi, Türkiye'yi de anlamak için, klişelerin ötesine geçip verilere yani gerçeklere bakarak, biraz daha derin bir çaba göstermeniz gerekiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.