Hilâl Kaplan

Türkiye-AB ilişkilerinde mülteci çıkmazı

Türkiye, 1963'te, Avrupa Ekonomik Topluluğu ile ortaklık anlaşması imzaladı ve 1987'de AB'ye tam üyelik için başvurdu ve 1999'da resmen aday statüsü kazandı.
Türkiye'nin siyasi kriterleri yeteri ölçüde karşıladığına hükmedilen ve müzakerelere başlanması kararı alınan Brüksel Zirvesi'nden, hafta başı Varna'da gerçekleşen Türkiye-AB Liderleri Zirvesi'ne kadar köprünün altından çok sular aktı. Avrupa Birliği, Hırvatistan'dan Bulgaristan'a pek çok yeni ve küçük üye kabul ederken, Birleşik Krallık gibi bir devi kaybetti. Türkiye, bu süre zarfında dünyanın ilk 20 ekonomisi arasına girmeyi başardı. Erdoğan, serbest seçimlerle aralıksız 16 yıldır ülkeyi yöneten konumuyla kurucu baba Atatürk'ü geçti ve tarihimizdeki bir ilk oldu.
Adaylık müzakereleri 19 yıldır süren Türkiye'deki yaygın kanı Müslüman ülke olduğumuz için AB'ye alınmayacağımız yönünde. AB vatandaşlarının Türkiye'nin üyeliğine bakışında da bu önyargının yer aldığını görmek zor değil. Zaten AB dönem başkanı olan Bulgaristan'ın ev sahipliğinde, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın AB Konseyi Başkanı Tusk, AB Komisyonu Başkanı Juncker ile gerçekleştirdiği zirvenin ana konusu da üyelikten çok 2016'da yapılan mülteci geri kabul anlaşmasıydı.
Avrupa Birliği, bu anlaşma çerçevesinde Türkiye'ye iki seferde toplam 6 milyar euro ödemeyi kabul etmişti. Ayrıca Türk vatandaşlarına vize serbestisi sözü de verilmişti. Peki, ne oldu? Türkiye'ye şimdilik toplam 1,8 milyar euro verildi. Bu meblağın büyük kısmı Birleşmiş Milletler Yemek Yardımı Programı gibi uluslararası kuruluşlara gitti. Sadece küçük bir kısmını yerli sivil toplum kuruluşları alabildi.
Öte yandan anlaşmanın en büyük "fayda"sını Avrupa elde etti. Ekim 2015'te Avrupa'ya günlük geçiş sayısı 6.360 mülteciydi. Mart 2016'dan itibaren kişi sayısı 80'e düştü. Yani %97'lik bir "başarı oranı" söz konusu!
Türkiye, verdiği tüm sözleri tuttu. Karşısında vize muafiyetini bırakın Gümrük Birliği anlaşmasını dahi güncellemeyeceğini söyleyen, Afrin harekâtına "işgal" diyen, Türkiye'yi Akdeniz enerji rekabetinde yok sayan bir Avrupa buldu.
Şartlar buyken, zirveye dair yabancı yayın organlarının Erdoğan'dan istenilen tavizlerin koparılmadığı üzerine yorumlar yapmasını hayretle okudum. Türkiye'nin mülteci politikası olmasaydı, karşımızda daha pek çok 'exit' yaşayıp yıkılacak bir Avrupa Birliği vardı. Kendi bütçesine 35 milyar dolara mal olan bu politikaya daha 3 milyar euro bile katkıda bulunmamış, her fırsatta Türkiye düşmanı terör gruplarına taviz ve sığınma tanıyan Avrupa, elini daha fazla zorlamazsa hayrına olur. Türkiye-Avrupa Birliği mülteci anlaşması Türkler için yeterince büyük bir taviz zaten.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.