ABD Kongresi'nin önemi kavranmalı
Geçtiğimiz günlerde ABD Kongresi Dış İlişkiler Komitesi Başkanlığı'nda zorunlu bir değişiklik oldu.
Kongre'nin yönetmeliği gereği bu görevi 2010 yılından bu yana sürdüren Ilena Ros-Lehtinen'in görev süresi doldu.
Başkanlığı süresince Kıbrıs konusu hariç bir çok konuda Türkiye'ye yakın bir duruş sergileyen Lehtinen'in yerine Türkiye karşıtlığı ile meşhur bir isim Ed Royce atandı. Royce'un atanması özellikle Ermeni lobisi tarafından büyük bir sevinçle karşılandı.
Ed Royce kimdir?
Cumhuriyetçi Parti'nin California milletvekillerinden biri olan Royce, 1993 yılından bu yana Dış İlişkiler Komitesinde görev yapmaktaydı. California'da aktif lobicililik yapan Ermeni lobisi ile yakın ilişkileri olan Royce, Kongre'de ABD-Ermeni dostluk grubunun da başkanlığını yürütüyor. Bir çok uzmana göre Royce, Türkiye için bu göreve atanabilecek en olumsuz isimdi. Royce'un Türkiye ile ilgili konularda takındığı tavırlarda Ermeni Lobisinin büyük etkisi var.
Royce'un karnesine kısaca bakarsak ilk dikkatimizi çeken Temsilciler Meclisi Genel Kurulu'nda 2011 yılında gündeme gelen "kiliselerin iadesi" başlıklı Türkiye aleyhtarı tasarı. Tasarıyı meclise taşıyan ve tasarı metnini Türkiye aleyhtarı şekilde oluşturan isim Ed Royce. Tasarı Türkiye'nin hristiyanlara ayrımcılık yaptığını idda ediyor.
Royce ayrıca Kongre'de Türkiye'ye silah (Predator) satışının onayını engelleyen isimlerin başında geliyor. Royce, Türkiye aleyhine attığı her adım için Ermeni lobisinin alkışını alıyor. 2011'de Ermeni lobisi ANCA tarafından yılın adamı seçilen Royce, ABD Kongresi'nde Türkiye'yi huzursuz edecek her türlü girişimin destekçisi.
Kongre bu kadar önemli mi?
Bu soruyu geçtiğimiz hafta siyasi analist Mark Meirowitz'e sordum. Meirovitz'e göre "Kongre üyeleri nezdinde güçlü olan ülkeler uzun vadede çıkarlarını daha iyi koruyabiliyorlar. Türkiye ABD başkanı nezdinde oldukça etkili bir pozisyonu varken Kongre üzerinde ise çok sınırlı bir etkiye sahip."
Lobicilik alamında ABD'de Başkan'ı kazanmanın önemli olduğunu vurgulayan Meirowitz, "ABD Başkanını arkanıza aldığınız zaman tüm ABD'yi arkanıza aldığınızı düşünmeyin. Kuvvetler ayrılığı ilkesi kapsamında ABD Kongresi'ni ihmal ederseniz Başkan'ın desteği zayıf bir destek olarak kalabilir " diyor.
Şurası bir gerçek; Başkan Obama Türkiye'ye daha fazla destek verme konusunda "istekli" fakat silah satışında dahi Kongre'yi ikna edemiyor. Bu konuda acziyetini en son NATO liderler zirvesinde bizzat Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e iletti. Kongre'nin tamamı demokrat olsa bile Kongre üyeleri Başkan'ın ricasından önce kendi seçim kampanyalarını, lobileri, yeniden seçilme kaygısını düşünüyor ve ona göre hareket ediyor. Amerikan sistemi bu şekilde işliyor.
Türkiye ABD siyasetine etki etmek istiyorsa yerele inip tek tek Kongre üyeleri ile yakın ilişki kurmak ve yerel düzeyde lobicilik yapmak zorunda. Sadece Washinton merkezli bir çalışma ile ülke tanıtımından öteye geçilemediği artık anlaşılmalı. Türkiye'nin artık "tanıtım faliyetlerini" bırakıp "siyasal baskı yapma süreci"ne geçmesi gerekiyor. Bu alanda çok yönlü bir çalışmaya ihtiyaç var. Amerika'da yaşayan ve pek çok eyalete dağılmış Türk toplumunun da bu konuda yapabileceği önemli işler var. Türkler kendilerini Amerika'da yaşayan Yahudiler ve Ermeniler kadar "sorumlu" hissederlerse Türkiye'nin Amerikan siyasetindeki etkinliği artacaktır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.