Suriye’de en büyük kaybeden ABD olacak gibi

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) altı gündür Suriye'nin terör örgütlerine terk edilmiş topraklarında bir operasyon yönetiyor. TSK, Suriye'nin meşru muhalif gruplardan Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) güçlerini koordine ediyor.
Sivillerin özenle gözetildiği bu başarılı operasyon başarılı şekilde devam ediyor.
Hedefse, bölgede bulunan pek çok devlet gibi ne toprak kazanmak ne de doğal kaynaklar…
Ankara'nın tek bir hedefi var. O da, terör örgütlerinin Türkiye'ye ve tüm dünyaya yönelik terör eylemlerine lojistik destek sağlamak için kullanılan üslerini yok etmek.
Bunlardan en stratejik olanı ise, Türkiye'nin güney sınırı boyunca uzanan Afrin isimli Suriye kenti. İç savaşın hemen ardından rejimin kontrolünden çıkan bölge, ABD'nin ve Avrupa'nın terör örgütü olarak tanıdığı PKK'nın Suriye kolu YPG'nin kontrolünde. Ama elbette bu kontrolsüz bölgede yalnızca onlar yok. Afrin ve çevresinde DAESH ve başka radikal unsurların etkinliği de söz konusu…
Şu ana kadar operasyonun meşruiyetine dair uluslararası kurumlardan ve ülkelerden gelen açıklamalar küresel terörle mücadele açısından umut verici.
NATO, Türkiye'nin "meşru müdafaa hakkını" kullandığını ve her egemen devlet gibi kendisini savunduğunu söylüyor.
Birleşik Krallık başta olmak üzere, Suriye'deki YPG'nin terör örgüt PKK'dan farklı bir yapı olmadığını açıklayan Hollanda gibi Avrupa ülkeleri de aynı görüşteler.
Rejimle iyi ilişkileri karşın Rusya ve İran da, Şam'la arası açık olan Türkiye'nin Suriye topraklarındaki harekâtına engel olmuyorlar. Söz konusu ülkelerin bu tavrın da, Ankara'nın girdiği yerde kalıcı olmayacağına dair verdiği garantinin etkili olduğunu da hatırlatmadan geçmeyelim.
ABD'nin tavrı ise hep olduğu gibi gelgitli. Ancak tüm bu kafa karıştırıcı tabloya rağmen ülkenin bölge politikalarındaki temel stratejileri aynı görünüyor…
Pentagon'un, Afrin operasyon sürerken, Fırat'ın doğusundaki YPG-PKK güçlerine "sakın kente destek vermeye gelmeyin yoksa arkanızdan çekiliriz" açıklaması bu perspektifin anahtarı.
Koskoca bir medeniyetin teröristlere arka çıktığını ve bir süre çıkacağını böylesine açık itiraf etmesi sanırım ülkelerinin tarihindeki güzide skandallardandır değil mi?
Evet, ABD, Orta Doğu'nun kapsı olan bu coğrafyada bir terör devleti kurma politikasında ısrarcı. En azından bir süre daha...
Umarız bu süre daha fazla uzamaz. Zira "Afrin konsensüsü," ABD'nin bölgede kurmaya çalıştığı PKK-PYD devleti projesinin İsrail dışında kimsenin çıkarına olmadığının en net resmi oldu.
Çok kutupluluk işaretlerinin oluştuğu bu konjonktürde iddialı olan aktörler, ABD'nin sahada kullandığı unsurları "tehdit olarak" görüp Türkiye'nin fiilen arkasında durdular.
Dolayısıyla bugün Afrin'de yaşananların yarın Fırat'ın doğusundaki terörist unsurların başına gelmesi için bir neden yok…
Tabii Washington'dakiler, Pentagon'un aynı hatasında Suriye'nin kuzeyinde ısrar etseler de mucizelerin kendilerine yardımcı olacağını düşünüyorlarsa sözümüz yok…
Ama böyle bir durum yoksa ABD acele etmeli. Çünkü bir an önce uluslararası ortak aklın Afrin'de sergilediği konsensüse ortak olmazlarsa Orta Doğu'daki müttefiklerini ve nüfuzlarını hızla kaybedecekler…
Bizim buralardaki bir deyişle söylersek, Pirinci meşhur Dimyat'a giderken evdeki bulgurlarından da olacaklar.
Çünkü yılların güvenilir dostları dururken, yola PKK-YPG eşkıyalarıyla birlikte çıktılar.