MELİH ALTINOK

Türkiye IŞİD’le savaşa çoktan başladı bile

Irak Şam İslam Devleti'ne (IŞİD) karşı ABD öncülüğünde oluşturulan koalisyona 40'a yakın ülke katıldı. Bu devletler arasında Orta Doğu'daki bazı ülkeler de var. Ancak Türkiye, IŞİD'e karşı oluşturulan bu koalisyonun bildirisine imza atmadı. Ankara'nın bu tavrında etkili olan nedenler arasından üç tanesi öne çıkıyor. Bunlardan ilki, koalisyona destek veren ülkeler arsında IŞİD ile coğrafi teması olan tek ülke Türkiye. Dolayısıyla muhtemel bir terör saldırısına maruz kalma riski en fazla olan ülke. İkincisi, koalisyonun, ülkesinde 200 bin sivili katlederek meşruiyetini yitiren Beşar Esad yönetimine karşı tutumunu. Türkiye koalisyonun bölgedeki yerel kaynaklara sağlayacağı askeri desteğin ve silah yardımının hangi unsurlara aktarılacağı noktasında kaygılı. Üçüncü neden ise koalisyonun bildirisinin imzaya açıldığı günlerde IŞİD'in elinde rehine durumda bulunan 49 Türk diplomatın durumuydu. Hatta bu gerçek Ankara'nın tutumunun temel gerekçesi olarak görülüyordu. Ancak Türkiye geçtiğimiz hafta başarılı bir operasyonla rehinlerini kurtardı. Dolaysıyla bu gerekçe ortadan kalmış oldu.

Türkiye'nin söz konusu koalisyona önümüzdeki dönemde nasıl bir destek vereceği ise Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ABD'de sürdürdüğü temasların ardından netlik kazanacak. Ne var ki, terör örgütünün hüküm sürdürdüğü bölgelere bir hayli yakın yüzlerce kilometre sınırı olan Türkiye'nin bu son derece anlaşılabilir tavrına, somut delillerle desteklenmeyen suçlamalarla karşı çıkılıyor. Bunlardan biri, Türkiye'nin bölge ülkeleri arasındaki imajını göz önünde bulundurup, "Sünni İslam karşıtı bir cephede yer almak istemediği" iddiası. İkincisi ve en saçması ise Ankara yönetiminin IŞİD'i "çok da büyük bir sorun olarak görmediği" hatta bu yapıya "ideolojik olarak yakın durduğu" iddiası.
İlk manipülasyondan başlayalım. Birincisi Türkiye IŞİD'i İslami bir yapı olarak görmüyor. Bu durumda örgütün Sünnilerden oluşmasının bir önemi yok. Dolaysıyla Türkiye'nin, bölgedeki Müslümanlara zarar veren bir yapıya, yine Müslümanlara hoş görünmek için sessiz kalmayı seçmesi komik bir iddianın ötesine geçmiyor. Kaldı ki Türkiye bugüne değin Mısır'da, Irak'ta, Suriye'de ve diğer Arap ülkelerindeki gelişmelerde Şii mezhebine ait pek çok yerel unsuru da destekledi. Yani Türkiye bölgedeki fiili müttefiklerini, mezheplerine göre değil, diktatoryal yönetimler karşısındaki demokrasiden yana tutumlarına göre seçiyor.
Ankara'nın IŞİD'le arasındaki mesafeye dair manipülasyonlar ise bu yapı tarafından mağdur edilen Türkiye'ye büyük bir haksızlık. Öncelikle, Türkiye IŞİD'in saldırılarından payını ilk alan ülke. Örgüt bizzat Türkiye'nin içinde kanlı saldırılar yaptı. İkincisi Türkiye IŞİD'in mevzilerini ilk vuran ülke de. Üçüncüsü, bu yapı daha birkaç gün öncesine kadar Türkiye'nin tam 49 diplomatını elinde rehin tutuyordu. Dördüncüsü Ankara 10 Ekim 2013'te IŞİD'i resmen terör örgütü ilan etti. Beşincisi IŞİD'e katılımların engellenmesi noktasında Türkiye'nin aldığı güvenlik tedbirleri tüm dünyanın takdirini toplanıyor. Resmi rakamlara göre bugüne değin Avrupa ve diğer ülkelerden gelen 5000'in üzerinde insan Türkiye üzerinden IŞİD'e katılacağı gerekçesiyle sınır dışı edildi. Altıncısı, IŞİD'e katılımların olduğu ülkeler arasında Türkiye'nin yeri Fransa ve İngiltere'nin ardından sonuncu sırada. Daha da uzatılabilecek bu maddeler, iyi ilişkileri olan ve birbirine "sempati besleyen" iki yapıya pek de yakışmasa gerek.
Uluslararası toplum hiçbir dayanağı olmayan iftiraları bırakıp Türkiye'nin desteğini almak için gerçek nedenler üzerine yoğunlaşmalı. Örneğin diktatör Esad'ın zulmünden kaçan 2 milyonu aşkın mülteciye topraklarını açan Türkiye, daha şimdiden IŞİD'den kaçan 150 bini aşkın mülteciye bakıyor. Bu rakam uluslararası toplumun müdahalesiyle daha da artacak.
Ankara'nın üstlendiği bu sorumluluk belki de savaşın ülkelere yüklediği görevler arasında en zor ve hayati olanı. Yani Türkiye uluslararası toplumun IŞİD'e karşı mücadelesinde şimdiden en fazla yükü omuzlayarak katıldı bile. Ankara'dan daha fazlasını yapmasını isteyenler, şehir efsanelerini tartışmayı bırakıp, Suriye'de insani amaçlarla bir tampon bölge kurulması gibi somut talepleri konuşmaya başlamalılar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.