MELİH ALTINOK

Günaydın Mr. Obama!

Türkiye Suriye'deki gerginliğin sinyallerini alır almaz Şam yönetimine "Muhalefetin üzerindeki baskıları kaldırın, serbest seçimlere müsaade edin" uyarısında bulundu. Ancak Beşar Esad Türkiye'nin tavsiyelerini kulak ardı etti ve baskıcı politikalarının dozunu daha da arttırdı. Böylece ülkeyi yangın yerine çevirecek olayların fitili ateşlenmiş oldu. Esad'ın dayanılmaz seviyeye varan katliam ve baskıları karşısında muhalefetin örgütlenmesi ve harekete geçmesiyle Suriye'de iç savaş çıktı. Türkiye'nin bu noktadaki tavrı da son derece netti. Ankara, iki ülke arasındaki tarihi ilişkilere rağmen, Esad'ın antidemokratik uygulamalarına sessiz kalmadı. Çoğulcu ve demokratik Suriye muhalefetini açıkça destekledi. Türkiye bununla da yetinmedi, başta ABD ve Avrupa olmak üzere tüm dünyayı Esad'ın katliamları karşısında muhalefete destek olmaya çağırdı.

Ancak Barack Obama yönetimi ve Avrupa Birliği ülkeleri bu büyük insanlık dramı karşısında adeta üç maymunu oynadılar. Esad rejiminin soykırım suçu işleğine dair uluslararası makamlarca doğruluğu onaylanan 50 bin kare fotoğrafı göz ardı ettiler. Hatta Esad uluslararası hukukun kırmızıçizgilerini aşıp kendi halkını kimyasal silahlarla katlettiğinde bile kıllarını kıpırdatmadılar. Ankara'nın, eğer 200 bine yakın sivili katleden Esad rejimi durdurulmazsa ülkedeki iç savaşın büyüyeceği, bu durumun da Orta Doğu'daki radikal unsurları güçlendireceği uyarısı ciddiye alınmadı.
Sonunda Türkiye'nin dünyayı uyarmak için çırpındığı felaket senaryosu gerçek oldu. Esad'ın muhaliflerden temizlediği bölgelere bugün bölgeyi kan gölüne çeviren Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) yerleşti. Esad, Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) başta olmak üzere muhaliflerle savaşıp onları zayıflattığı için de IŞİD'e fiili desteğini sundu. Kentlerde sivillerin tepelerine yağdırdığı varil bombalarının bir tekini bile IŞİD mevzilerine atmadı. Dahası bir taşla iki kuş vurdu. Desteklediği ve büyüttüğü IŞİD'in katliamlarını, batıya "Ben gidersem işte böyle radikal unsurlar Suriye'ye hakim olur" mesajı vermek için kullandı.Suriye'de 4 yıla varan iç savaş boyunca Türkiye'yi diktatör Esad'ın karşısında yalnız bırakan, sayıları 2 milyona yaklaşan Suriyeli mülteciler konusunda en ufak bir insani yardım yapmayan ABD ve Batı nihayet uyandı. Hep birlikte Ankara'nın yıllar önce dile getirdiği tezleri üstü kapalı özeleştirilerle bugün tekrar ediyorlar.
Britanya Başbakanı David Cameron "Esad rejimi devrilmeden bölgeye huzur gelmez" diyor. ABD Başkanı Barack Obama da ABD Ulusal İstihbarat Direktörü James Clapper'ın, ABD'nin "Suriye'de olanları hafife aldığı" yönündeki sözlerine katıldığını belirterek şunları söylüyor: "Korkunç katliamlar yapan Esad yönetimi altında Suriye'de istikrar sağlayamayız. Suriye'nin birleşik kalabilmesi için, Esad'ın tüm bu süreci yönetmesi mümkün değil!"
Günaydın Sayın Obama! Keşke dört tarafınızı kuşatmış neoconları dinleyeceğinize, demokratlığınızın gerekliliklerini yerini getirip kırmızıçizgilerinizi küstahça çiğneyen Esad'a tavır alabilseydiniz. Keşke Orta Doğu'da seküler diktatörleri demokratik Müslüman yönetimlere yeğleyen oryantalist tezler yerine, insanlığın ortak birikimi olan evrensel değerleri gözetseydiniz. Keşke bölgedeki en eski müttefikiniz olan Ankara'nın demokrasi ve insan hakları çığlıklarına kulak verseydiniz.Aynı keşkeler, tarihin en büyük barış ve sivil toplum projesi olan AB'nin mimarı ülkeler ve Birleşmiş Milletler için de geçerli elbette.O keşkenin bedeli çok ağır: Esad'ın katlettiği 200 bin sivilin yanı sıra IŞİD teröristlerinin öldürdüğü binlerce sivil, mülteci konumuna düşürdüğü yüzbinlerce kadın, yaşlı, çocuk. Tecavüz edilenler kadınları ve olası bir savaşta kanı dökülecek askerleri de bu tabloya eklemek gerek. Bunca masumun kanı yalnızca diktatör Esad'ın ve onun koltuk değneği IŞİD'in değil Washington yönetiminin, AB devletlerinin ve BM'nin de ellerinde! Şam rejimini devirmek için kaybedilen her saniye, o kanın lekesini ellerinizde daha kalıcı hale getiriyor. Bu sicille, medeniyetinizin Orta doğu halklarının kolektif hafızasındaki imajını düzeltmeniz kolay değil ama madem uyandınız, bari yataktan da çıkın artık.
Bu arada bir yandan Esad'a suskun kalarak yaptığınız hatanın özeleştirisini yaparken öte yandan onun bölgedeki "ikizleriyle" iş birliğine gitmeniz de inandırıcılığınızı zayıflatıyor. Evet, Mısır'da seçilmiş iradeyi askeri bir darbeyle deviren ve buna rağmen hala yemek masanızda yer bulabilen Abdülfettah el-Sisi'den bahsediyorum. Hani Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın aynı masayı paylaşmayı reddettiği diktatör var ya, işte o. Türkiyeli bir demokrat olarak, ülkesindeki darbe yönetimiyle tıpkı Esad gibi bölgedeki radikalleri teröre teşvik eden bu diktatörle aynı masada yemek yiyecek iştahı nasıl bulduğunuza hayret ediyorum doğrusu.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.