MELİH ALTINOK

Her şeye rağmen Ankara barışa kararlı

Türkiye Devleti ile Kürdistan İşçi Partisi (PKK) arasında 30 yıldır süren ve 50 bin kişinin canına mal olan çatışmaları sonlandıran Çözüm Süreci ikinci yılını doldurdu. Elbette bu dönemece hiç de kolay varılmadığını söylemek lazım. Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın Aralık 2012'de başladığını açıkladığı Süreç, iki yıl içerisinde ciddi provokasyonlara sahne oldu. PKK militanları eskisi kadar olmasa da zaman zaman terör eylemlerine başvurdular. Tabii ki, PKK'nin Türkiye Parlamentosu'nda temsil edilen yasal kanadı Hakların Demokratik Partisi'nin (HDP) Kürt sokağını karıştıran ajitatif söylemlerini de unutmamalı.
Son olarak da, Suriye'nin Kobani kentindeki çatışmaları gerekçe gösteren HDP'nin çağrısıyla sokağa çıkan parti yandaşları 40 kişiyi öldürdü. Kuşkusuz bu ortam, 12 yıldır ortalama yüzde 50 gibi ciddi bir oyu konsülde eden Adalet ve Kalkınma Partisi'ni (Ak Parti) oldukça zorluyor. Zira Türkiyelilerin büyük çoğunluğunun milliyetçi hisleri çok güçlü… Dolaysıyla da provokatif eylemler, bu kesimlerin hükümetin başlattığı çözüm Süreci'nin ayrılıkçı PKK'yi güçlendirdiği eleştirilerine neden oluyor. Hatta hükümetin seçmenleri arasında da bu eleştirileri dinlendirenler var. Ne var ki Çözüm sürecini başlattıktan sonra Cumhurbaşkanlığı'na seçilen Tayyip Erdoğan'ın güçlü karizması, tabana güven veriyor.
Üstelik Çözüm sürecinin Mimarı Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve Ak Parti Hükümeti'nin meşgul oldukları tek konu barış süreci değil. Başka zorluklarla da baş etmeleri gerekiyor. Hükümet iki yıl içerisinde bir yandan Çözüm sürecini devam ettiriyor. Öte yandan da Fethullah Gülen Cemaati'nin yargı darbesi girişimleri gibi, barışa karşı bürokrasiyle mücadele ediliyor. Türkiye'nin nerdeyse tüm sınır komşularında da savaşlar, çatışmalar var. Ve ne yazık ki Türkiye kadar bölge barışını da ilgilendiren bu büyük toplumsal barış projesinde Ak Parti Hükümeti çok yalnız.
PKK süreci istismar ediyor
PKK'nin lideri Abdullah Öcalan 1999 yılından beri Türkiye'de İmralı cezaevinde kalıyor. Öcalan bu süre içerisinde örgüt içerisindeki iktidar mücadelelerinden galip çıkmayı başardı ve Çözüm Süreci'ne desteğini sürdürdü. Öcalan ayrıca, HDP'nin ve örgütün şahin komutanlarının barış sürecini sabote etme girişimlerini de kısmen bertaraf etti. Bu konuda Öcalan'ın en büyük yardımcısı, Kürt kamuoyundaki itibarı… Dolaysıyla örgütün silahlı kanadı çok istemlerine karşın Öcalan'ı devre dışı bırakamıyorlar. Zaten Çözüm Süreci'ni zaman zaman tehlikeye atan provokasyonların en önemli nedeni de örgüt içerisindeki bu fiili iktidar mücadelesi. Çözüm süreciyle birlikte silahların kendilerine verdiği güç ve ayrıcalığı kaybedeceklerini düşünen PKK komutanları, çoğu zaman Öcalan'a rağmen politikalar üretiyorlar.
Bugünlerde de PKK'nin Suriye kolu Demokratik Birlik Partisi'nin (PYD) Kobani'de Irak Şam İslam Devleti (ISIS) ile yürüttüğü çatışmaları bahane edip Türkiye'deki Çözüm Süreci masasını devrime peşindeler. İddialarının temel dayanağını ise Türk hükümetinin IŞİD karşısında kendilerine yeterince yardım etmemesi. Oysa IŞİD'i terör listesine alan Türkiye, aynı zamanda bu terör örgütünü ilk vuran ülke. Çatışmalarda yaralanan 949 YPG'li Türkiye hastanelerinde tedavi edildi, ediliyor da. Kobani'den gelen 200 bin Kürt mülteci de hâlihazırda Türkiye'de barınıyor. Tüm bunların üzerine, hükümet geçtiğimiz hafta Bölgesel Kürdistan Yönetimi'nden gelen 150 Peşmerge'nin Kobani'ye yardıma gitmesi için topraklarını kullanmasına izin verdi. Kobani'de IŞİD'i vuran Özgür Suriye Ordusu'nun (ÖSO) Ankara ile koordineli hareket ettiği de sır değil. Bu tablodan da anlaşılacağı üzere PKK'nin hükümete yönelik eleştirilerinin hiçbir somut zemini yok.
ABD ve Avrupa PKK'nin propagandasına alet oluyor
PKK'nin ne müzakere ahlakına ne de barışçılığa sığan bu son manipülasyonundaki amacı ABD'nin ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinin terör listesinden çıkmak. Türkiye'nin IŞİD'le mücadele ettiği gerçeğini gizleyerek, dünyaya "Ortadoğu'da radikal İslam'la savaşan tek seküler güç benim" mesajı vermeye çalışıyor. Oysa Ankara 2 yıldır, PKK'nin önüne terör listesinden çıkma fırsatını Çözüm Süreci ile zaten koydu. PKK'nin tek yapması gerekense terörü ve silahı terk etmekti. Âmâ onlar uluslararası meşruiyet elde edip silahın verdiği gücü korumayı seçtiler. Ne yazık ki, ABD ve AB bu manipülasyonda PKK'nin tezlerine itibar ediyor. Ancak şunu akıllarından çıkarmasalar iyi ederler. Ankara'nın barış hamlesi karşısında takındıkları tavrın bedelini yalnızca Türkiye değil, insanlığın ortak birikimi olan terörle mücadele duruşu de öder.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.