13 cenaze toplam 60 kilo

İllegal Kürdistan İşçi Partisi (PKK) 12 Mayıs günü Türkiye'nin Diyarbakır Kentine bağlı Dürümlü kasabasında tam 15 ton bomba yüklü bir kamyonu patlattı. Patlamanın şiddetiyle yerde 20 metre büyüklüğünde 5 metre derinliğinde büyük bir çukur oluştu. Patlamada ilk anda 4 kişinin öldüğü, 23 kişi yaralandığı belirlendi. 13 kişi ise kayıptı!
Olay yeri inceleme ekipleri patlama alanında titiz bir çalışma başlattılar. Kayıpların yakınları patlamanın açtığı dev çukurun başında yere çömelip, elleri çenelerinde gece gündüz onları izliyorlardı.
Kesin sonucu ise Adli Tıp Kurumu açıkladı. Patlamanın ardından kaybolan köylülerin akıbeti belli olmuştu. İpucu, olay yeri inceleme ekiplerinin kendilerine teslim ettiği delil torbalarının içindeki "parçalardaydı."
Evet, yaklaşık ağırlığı 1000 kilo olan 13 insandan geriye yalnızca 60 kilo ceset parçası kalmıştı. Kimlik tespitlerinden sonra 60 kilogramlık ceset parçaları 13'e bölündü. 13 tabutun her birine yaklaşık 5 kilogram ceset parçası kondu ve yan yana mezarlara defnedildi.
PKK patlama sonrası yaptığı açıklamada, patlayıcı yüklü aracın köyde kalmasına izin vermeyen ve onu dışarı çıkartıp takip eden köylülere 'işbirlikçi unsur', kamyondaki patlayıcıların sevkiyatını yapan teröristlere 'görevli arkadaşlar', patlamaya da 'vahim olay' dedi. Hatta örgüt patlamadan da köylüleri sorumlu tuttu. Nasıl olmuşsa olmuş, köylüler kendilerini havaya uçurmuştu işte!
Kuşkusuz bu PKK'nın ne ilk katliamı ne de son olacak. Dolayısıyla, bugüne değin aralarında sivillerin çoğunlukta olduğu 50 bini aşkın insanın ölümünden sorumlu olan ve tüm dünyada terör örgütü olarak tanımlanan PKK'nın şimdiki vahşiliğine de şaşırmıyoruz.
Ne var ki, PKK'nın yasal Kanadı Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Başkanı Selahattin
Demirtaş'ın yaptığı açıklamayı izah etmek olanaksız.
"Böylesi durumda sorumluların çıkıp özür dilemesi gerekiyor."
Böylesi durum?
Sorumlular?
Özür? Evet bir "siyasinin" 13'ünün cesedi ancak 60 kilo gelen insanların feci şekilde katledilmesini sanki illegal kanatları ayaımıza basılmış gibi geçiştirmesi başlı başına vahim.
Ancak daha vahim olanı başta Avrupa Birliği (AB) ve ABD olmak üzere batının yaklaşımı. ABD PKK'nın Suriye kolu PYD-YPG'ye sözüm ona Irak Şam İslam Devleti (DASEH) ile alan hakimiyeti mücadelesi veriyor diye silah yardımı yapıyor. Üstelik ABD'li yetkiller bu terörist örgüte destekleri gizleme gereği bile duymuyorlar.
AB ise PKK ve Türkiye'de geçtiğimiz aylarda onlarca sivilin öldüğü terör saldırlarını gerçekleştiren YPG'nin çeşitli sivil toplum örgütleri vasıtasıyla yürüttüğü faaliyetlere izin veriyor. Dahası, Türkiye dışına çıkınca PKK ile bağlarını reddeden Demirtaş'ın son Almanya seyahatinde yaptığı gibi, geliri bu örgütlere aktarılmak üzere düzenlenen etkinliklere müsade ediyor.
Batı demokrasiye ve küresel terörle mücadele perspektifine tamam ters bu tavrıyla, üzerine kurulduğu tüm evrensel değerlerin temeline adeta dinamit koyuyor.
Paris'te ve Brüksel'de yaşanan terör saldırı bile, doğuda desteklenen terörün batının huzurlu kentlerine sıçrayacağını gerçeğini görmelerine yetmiyor.
Ne büyük utanç değil mi?
Türk halkı şimdi, PKK'nın sivilleri de katleden keskin nişancılarına yönelik Türk devletinin operasyonlarında bile teröristlerin haklarını gözeten AB'nin yetkili organlarını izliyor.
Bakalım en dramatik katliamlardan biri olarak tarihe geçen Dürümlü'deki vahşet için PKK'ya ve onların yasal kanatları HDP'ye hiç olmazsa kuru bir sitemde bulunacaklar mı?