MELİH ALTINOK

AB projesi Türkiye için ne kadar cazip

Aşkın, edebiyatın ve kültürün başkenti Paris fena halde yanıyor; aslında tüm Avrupa! Her yerde grevler, sokak gösterileri, sert polis müdahaleleri var. Benzin bulmak sıkıntı, metrolar çalışmıyor, uçak seferleri yapılamıyor.
Peki, neler oluyor?
Türkiye gibi aday ülkelerin vatandaşlarından serbest dolaşım hakkını bir lütufmuş gibi esirgeyen, mültecilerin ulaşmak uğruna Akdeniz'de can verdiği Avrupa'da neler yaşanıyor?
Cevap net, bir paradigmanın sonu yaklaşıyor!
Eski kıta yaşlanıyor. üretim tarzı, ilişkileri, modeli yeni döneme uyumsuz. "Üzerine oturuyoruz" dedikleri moral değerleri, bugünün ekonomi-politik gerçekleri karşısında romantiklikten öteye geçemiyor. Kıta, eğilip bükülme, kendini revize etme kabiliyetini yitiriyor...
Devlet aygıtı da çözümü sertleşmekte görüyor. Yeni vergiler salınıyor. Ücretler düşürülüyor. Olağanüstü hal getiriliyor. Tutukluluk hali kolaylaştırılıyor, normalleştiriliyor.
"Yeni vergilerle hayat Yunanistan'da yarından itibaren çok daha pahalı" To Vima gazetesi.
"AB, Twitter ve Facebook ile beğenmediği içeriği 24 saat içinde kaldırmak için anlaştı" AA.
Gidişata bakılırsa, tıpkı Marks'ın gelişmiş sanayileri nedeniyle Avrupa'dan beklediği komünizmin işaret fişeğinin doğru düzgün işçi sınıfı bile olmayan Rusya'da çakması gibi... Küreselleşmenin ilk ciddi yıkımına da hiç ummadığımız şekilde Avrupa'da şahit olacağız sanki.
Bugünden yarına değil ya da belki Fransa değil de başka bir Avrupa ülkesinde...
Ama Avrupa'daki muktedirler için hayra alamet değil bu gidişat.
Öyle ya, zaten yeni bin yılın para eden, gücü gösteren teknolojisini ABD'ye ve Çin gibi dinamik dev Doğu ülkelerine kaptıran Avrupa nereye kadar "klasik" satacaktı ki?
Ya da Almanya'nın güçlü ekonomisi, Avrupa'nın eskiyen şehirlerinin yükünü nereye kadar sübvanse edebilecekti?
AB üyeliğini, kuruluş felsefesine uygun şekilde sivil bir entegrasyon projesi olarak değil, pazarlık kozu olarak kullanan Birlik bu durumun ne kadar farkında bilemiyorum. Ancak AB'nin genişleme perspektifinin mimarları ve yürütücüleri bu projeksiyonu bir an önce değerlendirmek zorundalar. Zira yeni ekonomi havzalarının ve stratejik enerji bölgelerinin göbeğindeki "genç Türkiye'nin üyeliği yakın vadede Birliğin dertlerinin dermanı olarak belireceği açık.
Kuşkusuz o gün geldiğinde, bugünkü müzakere süreçlerinde AB'nin sergilediği çifte standart çözümün önündeki en büyük engellerden olacak.
AB Türkiye'deki Gezi olaylarını hatırlıyor mu?
Paris'teki olaylar, 2013 yılında Türkiye'de yaşanan Gezi'nin yıl dönümüne denk gelince doğal olarak kıyaslamalar başladı. Türkler şimdi haklı olarak Avrupa yönetimlerinin ve basınının 3 yıl önceki tavrını sorguluyorlar.
Çünkü o günlerde Türk hükümetinin sokaktaki vandalizme karşı aldığı asgari güvenlik tedbirlerini diline dolayan Avrupa, bugün haklı taleplerle yapılan protestolar karşısında katbekat sert davranıyor.
Basına ve internete sansür gibi ifade özgürlüğü engelleri de ortada.
Oysa Avrupa başkentlerindeki göstericilerin sergilediği şiddet Türkiye'de "Geziciler" diye anılan gruplarınkiyle kıyaslanmayacak kadar düşük.
Ayrıca bizdeki 2013 olayları tasfiye olan bir sınıfın gelişime, değişime direnişinin ifadesiydi. Sloganı da hatırlayacağınız üzere "yaptırmayacağız!" Köprü, Havaalanı, yol, metro, yeni anayasa, hükümet sistemi değişikliği artık her neyse... Bugün Paris sokaklarını yakanların istediği ise çalışma saatlerinin azaltılması, işten çıkartmaların zorlaştırılması, ücretler, insanca yaşamak, demokrasi, adil paylaşım gibi elle tutulur temel insani talepler.
Üstelik Gezi'de başrol oynayanlar kendilerini "solcuyum" diye tanımlıyorlardı ama gerçekte orta ve üst sınıfa dâhil, yıkılan statükoyu özleyen "gericilerdi." Şimdi Fransa'da ve diğer Avrupa ülkelerinin başkentlerindeki olaylarda ise yoksullar, emekçiler, göçmenler yani alt gelir grubundan üretenler sahnede.
Acaba başta Fransız hükümeti olmak üzere benzeri eylemlerle boğuşan Avrupalı devletler, Gezi olayları zamanı aday ülke Türkiye'ye yönelik çifte standartlarını hatırlayıp özeleştiri veriyorlar mıdır dersiniz?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.