MELİH ALTINOK

Bir zamanlar "Doğu'da"

Çok değil aşağı yukarı bir on yıl kadar önce Türkiye'deki Avrupa Birliği (AB) coşkusu hatırlıyorum. Müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim öncesinde Ankara ve İstanbul gibi kentlerde düzenlenen dev şölenlerde insanlar "artık tamam" diyorlardı.
Türk hükümetinden ve Birlik'ten gelen olumlu açıklamalar umutları daha da arttırıyordu. Kalan fasıllar da birer birer kapatılacaktı nasılsa.
Derken bu günlere geldik. Her gün bir AB yetkilisi Türkiye'nin üyeliğinin hayal olduğu yönünde "siyasi açıklamalar" yapıyor. Türk halkının AB'ye girmek için hevesi de sanırım tarihin en düşük seviyelerinde.
Peki, ne oldu da bir anda bu olumlu hava dağıldı?
Türkiye'de siyasi iktidar mı değişti? Ülke kendine başka bir yön mü çizdi? Korkunç bir ekonomik kriz ülkedeki sosyal ve politik atmosferi mi değiştirdi.
Çok şükür bu soruların hepsinin de yanıtı "hayır." Yani birliğin "doğu cephesinde değişen bir şey yok." Olsa olsa yılardır devam eden süreçteki rutin aksamalar falan.
Ne var ki Brüksel'e dönem dönem olduğu gibi bir haller oluyor. Birlik'ten yapılan müzakere süreciyle alakasız negatif açıklamaların dozu öyle bir boyuta vardı ki, benim gibi AB taraftarlarının ağzından bile "yeter artık" nidalara dökülüyor.
Nasıl isyan etmeyelim ki? Baksanıza, başta Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz olmak üzere kimi yetkililer, Türkiye'nin egemenlik haklarını ve halkın siyasi tercihlerini küstahça sorgulamaktan çekinmiyorlar.
Örneğin geri kabul anlaşmasıyla ilgili olarak ne zaman bir tartışma açılsa Schulz ya da diğerleri Türkiye temsil eden siyasileri hedef alıyorlar. Hatta işi "tek muhatabımız Cumhurbaşkanı Erdoğan değil" türünden açıklamalara kadar vardırıyorlar.
Pardon! AB'ye kurumsal olarak bağlayan bir konumu işgal eden Schulz ya da diğerleri nasıl olur da Türkiye halkının yüzde 52 oyuyla seçilen ve Cumhuriyeti temsil eden bir siyasi lideri "tanımadıklarını" söyleyebilirler. Bu hakkı nereden alıyorlar?
Şayet AB beğenmediği çıkışlarından ötürü bir aday ülkenin halkının iradesini tanımama lüksüne sahipse, onca demokrasi edebiyatına ne gerek var?
Anlaşılan o ki Brüksel mülteci anlaşması ve terörle mücadele gibi konularda ulusal çıkarları gözeten bir Ankara henüz alışamadı.
Husumetini gizleme gereği duymadan diplomasinin asgari gerekliliklerini bile bir kenara koyan Schulz, geçenlerde yine tehditler savuruyordu.
AB'nin geri kabul ve serbest dolaşım konularındaki yükümlülüklerini yerine getirmemesi üzerine Ankara'nın geliştireceği alternatifleri değerlendiren Schulz, "Erdoğan böyle bir riske girmez diye düşünüyorum. Zira o zaman uluslararası kamuoyunda sığınmacıları legal yollardan Avrupa'ya ulaştıran değil, tam tersi sığınmacıları insan kaçakçılarına teslim eden, bu tür çetelere hizmet eden bir duruma düşecektir."
Evet, yine hakaret, yine aşağılama...
Tablo buyken, kimse Türk yönetimin ve halkının AB üyeliği motivasyonunun azalmasından şikâyet edemez.
Tabii ki bu küstahlıklar karşısında tek tavır "sitem" de olmayacaktır. Mültecilerin yükünü tek başına omuzlayan Türkiye'nin açık kapı politikasını işlerlik kazandırmasının bedelinin başta AB olmak üzere herkes için çok ağır olacağını kimse aklından çıkartmamalı.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.