Mülteciler sorununda sol sınıfta kaldı

Türkiye kamuoyu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Suriyeli sığınmacılara vatandaşlık verilebileceği yönündeki sözlerini tartışıyor.
Türkiye'de resmi rakamlara göre 2 milyon 800 bin, bağımsız kaynaklara göre ise 3 milyon civarında Suriyeli yaşadığı için konu herkesin ilgisini çekiyor.
Hükümetteki Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) dışında parlamentodaki tüm partiler Suriyelilere toprak verilmesine karşı.
Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) tutumu varoluşuyla çelişmiyor; yani ortada garip bir durum yok. MHP Türk vatandaşlığının kolay elde edilemeyecek bir hak olduğu iddiasında.
Ne var ki parlamentodaki diğer iki parti, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) için durum biraz daha karışık. Çünkü her iki parti de kendilerini solda tarif eden siyasi yapılar oldukları için mülteci karşıtı söylemleri amorf bir görünüm arz ediyor.
Ayrıca muhalefet partilerine yakın medyada, vatandaşlığa geçecek Suriyelilerin iktidar partisine doğal seçmeni olacağı şeklinde manipülatif yayınlar yapıyorlar. Oysa bu düpedüz özcü bir yaklaşım. Birincisi Suriyeli mültecilerin siyasi görüşlerini yansıtan bir veri yok. İkincisi, vatandaşlık haklarını ve ödevlerini kazanan Suriyelilerin ileride nasıl bir politik tercihe sahip olacaklarını söylemek için ancak kahin olmak gerek.
Söz konusu kampanya nedeniyle kamuoyunun kafası da karışmış görünüyor. Anketlere göre şimdilik Suriyelilere vatandaşlık verilmesine karşı olanların oranı daha fazla.
Ne var ki bu projenin fikir babası Erdoğan'ın siyasi başarısı, kamuoyunun reflekslerini değiştirme konusundaki maharetinden kaynaklanıyor.
Erdoğan, 2013 yılında İllegal Kürdistan İşçi Partisi'nin (PKK) silahsızlanması için başlatılan Çözüm Süreci'nden tutun da anayasa değişikliklerine kadar pek çok hayati konuda kamuoyunu ikna etmeyi başardı.
Suriyeli mültecilerin hareketinden bire bir etkilenen Avrupa Birliği'nin bu soruna dair Türk devletinin geliştirdiği formüle şu ana dek ilgisiz kalması ise hayli garip.
Zira Türkiye bu vatandaşlık projesini sağlıklı şekilde hayata geçirebilirse, Suriyelilerin ilk göç duraklarında kalıp Avrupa'ya doğru hareket etmemeleri de sağlanmış olacak.
Ayrıca Birliğin Güney sınırına da daha steril hale getirilmiş olacak.
Ne var ki AB'ye yön veren siyasi yapılar, özellikle de sol, İngiltere gibi büyük bir ortaklarını kaybetmelerine neden olan mülteci konusuna eğilmek yerine enerjilerini bir önceki yüzyıldan kalma gerilla romantizmi masallarına harcıyorlar.
Avrupa solu, Suriye'de faaliyet gösteren Demokratik Birlik Partisi (PYD) gibi Türkiye'nin terörist saydığı yapılarla fazla içli dışlı. Sol seçmenlerine de bu ilişkiyi enternasyonalizmle izah ediyorlar. Çünkü PYD seküler bir yapı.
Oysa bugünler de solun enternasyonalizme yapacağı en büyük katkı, bölgesel kaosu destekleyip demografik hareketlere neden terörle ilişkili yapıları dışlamak ve mülteciler için adım atanları destelemek olacaktır.
Avrupalı ve Türkiyeli sol seçmen, solun çocukluk hastalığına bir kez daha yakalanan partilerini sol adına kendine getirmeli; ona abilik etmeli.