MELİH ALTINOK

Türkiyesiz Avrupa faşizme teslim olur, göremiyor musunuz?

Avrupa Parlamentosu'nun (AP) aldığı Türkiye ile sürdürülen üyelik müzakerelerini dondurma kararı 15-16 Aralık'taki AB Konseyi zirvesinde görüşülecek.
Ne karar çıkar bilemiyorum. Ama burada, "Konseyin kararını beklemeden biz çıkalım" diyenler çoğunlukta olduğunu görüyorum.
Bekleyip göreceğiz, belki de Türk devleti AB'den arkasına bakmadan kaçan Britanya gibi, yalnızca gümrük birliğiyle yetineceğiz diyebilir. Çünkü hiçbir aday ülkenin hükümeti ya da lideri, AB kurumlarından gelen küstahça açıklamalar ve kararlar karşısında halkına Birliği daha fazla savunamaz. Bu siyasetin mantığına ve dinamiklerine aykırı.
Ne var ki ortada yalnızca Türkiye'nin dert edeceği bir sorun yok. Kuşkusuz, ilişkilerin kopmasının yol açacağı kayıplardan AB üyesi ülkeler de etkilenecek. Hatta 2. Dünya savaşı sonrası demokrasinin sınırlarının genişlemesi perspektifiyle kurulan AB, Türkiye'yi doğuya iterek istikrar ve demokrasi alanlarında asıl büyük darbeyi kendisi yiyecek.
Zira Türkiye'nin birlik dışında tutulmasının yaratacağı izolasyonun Avrupa'da milliyetçiliği ve ırkçılığı körükleyeceği konusunda neredeyse herkes hemfikir.
Zaten AP'nin Türkiye hakkında aldığı kararın arkasında da, Avrupa'daki yükselen aşırı sağ muhalefetin önünü kesme, "seçmeni sakinleştirme" hedefinin yattığı konuşuluyor.
Yani Birlik gelmekte olanın farkında. Gelin görün ki, Avrupa'daki milyonlarca "ötekinin," Müslüman'ın "sembolik temsilcisi" olan Türkiye'ye karşı aldıkları tedbirin tam aksi sonucu doğuracağını anlamıyorlar.
AB ile Türkiye arasındaki üyelik müzakerelerinin geri döndürülemez şekilde kopması halinde oluşacak psikolojik atmosferi bir düşünün. Bu durumda Birlik, Türkiye'nin milyonlarca mülteciyi AB sınırlarında tutma politikasın değişmesiyle sayıları daha artacak olan Avrupa'nın ötekilerini nasıl sisteme entegre etmeyi düşünüyor?
AB bu hamlesiyle, bir yandan kamusal hayata ve gelecek planlarına dahil edilmeye çalıştığı milyonlarca "vatandaşının" yüzüne, "yabancı Avrupalılar" olduklarını haykırmış olmayacak mı?
AB'nin üzerine kurulduğunu söylenen evrensel değerlerin bizzat birlik eliyle "resmen" terk edilmesi, kaygı duyulan ırkı hareketlere ve söylemlere kamuoyu nezdinde büyük bir meşruiyet kazandırmayacak mı? Fransa'daki seçimlerde Türkiye Cumhurbaşkanı "Tayyip Erdoğan'a karşı aday olduğunu" söyleyebilen Manuel Valls'ın durumuna bakılırsa, bu dalga şimdiden solu bile sağa kaydırmışa benziyor.
Bir hafta sonra toplanacak olan AB Konseyi Türkiye kararını netleştirmeden önce, İtalya'daki referandumda verilen "AB için reforma hayır" mesajının ışığında bu tehlikeyi değerlendirmeli.
Unutulmamalı ki, AB için Türkiye için sıradan bir aday ülke değil; aynı zamanda birliğin samimiyetinin, inandırıcılığının, prestijinin ve geleceğinin turnusolü.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.