Bu sesi de duyuyor musunuz Sayın Tillerson?
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın geçtiğimiz günlerde yayınladığı "'Uluslararası Dini Özgürlükler Raporu'nda Türkiye'ye yönelik eleştiriler de var.
Raporda yer alan Alevi vatandaşların ibadethanelerinin resmi olarak tanınmadığı yönündeki eleştirilere katılıyorum. Ancak Alevilik propagandası yapan yayınlara bir baskı uygulandığına dair herhangi bir örneği bugüne değin rastlamadım.
Gayrimüslimlerin ve özellikle Hıristiyan vatandaşların ibadethanelerine yönelik tacizlerle ilgili yorumlarsa abartılı. Çünkü zaman zaman şahit olunan bu olaylar sistematik bir içeriğe sahip değil. Küçük marjinal grupların spontane eylemleri. Devlet yöneticileri, siyasiler ve kamuoyunun tamamı da bu olaylara sert tepkisini gösteriyor.
15 Temmuz darbe girişiminin ardından gözaltına alınan, soruşturmaya ve kovuşturmaya uğrayan zanlılar arasında Hristiyanların ve Alevilerin de olmasını dini gerekçelerle açıklaması ise raporun ciddiyetini sorgulatıyor.
Türk devleti bu ayrıntılı iddiaları ayrıntılı şekilde yanıt verecektir.
Ancak benim bir kez daha ilgimi çeken söz konusu rapor hakkında açıklamalar yapan ABD Dışişleri Bakanı'nın Rex Tillerson'un özgüveni ve profesyonelliği oldu.
Öyle ya, "bu rapor inandığı gibi yaşamak isteyenlerin sesidir" şeklinde üst perdeden bir açıklama yapan Tillerson, sanki faşistlerin sokakta Nazi bayrakları ve ağır silahlarla gezdiği için bazı kentlerinde sıkıyönetim ilan edilen ABD'nin bakanı değil.
Çünkü milyonlarca ötekinin saldırıya uğramasının, hatta öldürülmesinin haber değeri taşımadığı... Müslüman, Latin siyah, Uzakdoğulu Amerikalıların kaygı içerisinde olduğu bir ülkenin bakanı, bu kadar özgüvenli şekilde sağa sola inanç özgürlüğü dersi veremez.
Ancak Sayın Tillerson bilmeli ki yeni dönemde ABD'yi uluslararası arenada yalnızca profesyonel jestlerle idare etmek eskisi kadar kolay değil.
Zira ABD, siyaseten doğruculuğun kredisini Obama döneminde fazlasıyla kullanarak tüketti.
Bu yüzden Sayın Bakan ve ABD Dışişleri Bakanlığı iki yüz ülkenin sorunlarına odaklanmak yerine kendi ülkelerinin tüm dünyayı rahatsız eden ve kaygılandıran problemleriyle ilgilenmeliler. Bu Dünya için olduğu kadar ABD açısından da elzem.
Evet, Sayın Bakan;
Silah almanın iş bulmaktan kolay olduğu söylenen Amerika Birleşik Devletleri'nde ki ırkçı tehlikenin potansiyeli yalnızca, geçenlerde sokağa dökülüp adam öldüren faşistlerden mi ibaret? Yoksa tehlike daha mı büyük?
Ülkedeki, gelecek kaygısı içinde olan etnik ve dini ötekileri korumak için ne gibi bir plana sahipsiniz? Bu sene kaç Müslüm öldürülürse şaşırmazsınız?
Hepsinden önemlisi son ırkçı saldırıların ardından yaptığı açıklamalarla Ku Klux Klan yöneticilerinden takdir alan Başkan Trump daha ne kadar ileri gidebilir?
Bu sorular da sizin ifadenizle " inandığı gibi yaşamak isteyen birinin sesi."
Duyuyor musunuz, inanç özgürlüğü konusunda çok duyarlısınız ya?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.