Trump ABD’nin ulusal güvenliğini geçmişte arıyor
Donald Trump, daha yayınlanmadan üzerinde pek çok spekülasyon yapılan 'Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi'ni açıkladı.
68 sayfalık belge iç siyasette ve medyada "30 yıldır tatilde olan süper güç rekabetine geri dönüş" olarak yorumlandı.
Abartılı bir tespit değil. Zira seçim kampanyasını "içe dönüş" gibi daha makul, gerçekçi ve özlenen bir vaat üzerine kuran Trump'ın tam olarak yaptığı bu.
Ne var ki bu geri dönüşün Trump'ın modası geçmiş turuncu saçları kadar umutsuz olduğunu da eklemek gerek.
Örneğin, belgede pek çok kez atıfta bulunulan Rusya bu görüşte.
Kremlin Sözcüsü Dmitry Peskov "Rusya'ya öyle ya da böyle değinen bölümler, belgenin emperyalist karakterini ortaya koyuyor" diyor.
Trump'ın açıkladığı belgede "ABD'nin gücüne meydan okumak isteyen rakipler" arasında sayılan Çin'den gelen tepki de net:
"Soğuk Savaş mantığının ürünü!"
Gelelim, belgedeki Türkiye vurgularına…
Belge açıklanmadan hemen önce metni hazırlayan, Trump'ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert McMaster'ın Türkiye ile yaptığı yorumlar kafaları karıştırmıştı. McMaster daha sonra Ankara'nın "radikal İslamcılara destek verdiği" şeklindeki dayanaksız sözlerini "Aramızdaki güçlü ittifaka sağlam bir şekilde inananlardanım" diyerek düzeltmişti.
İşte Ankara tarafından böylesine bir atmosferde takip edilen söz konusu belgede Türkiye ile ilgili doğrudan bir ifade yer almadı. Ancak Washington'ın Ankara ile ilişkilerini "etkileme potansiyeli yüksek unsurlar" olarak Ortadoğu'daki gelişmeler ele alındı.
İran ile Suudi Arabistan arasındaki mücadelenin nasıl manipüle edileceğine dair ipuçlarının yanı sıra, El kaide ve DAESH gibi radikal terör örgütlerine dair tespitlerin yer aldığı rapor önümüzdeki dönem ABD'nin işinin zor olduğunun net bir kanıtı. Özellikle de dünya enerji piyasasının kalbi olan ve bu nedenle ABD'yi çok yakından ilgilendiren Orta Doğu'da!
Bunu Orta Doğu'nun dününü ve bugünün takip eden bütün analistler rahatlıkla söyleyebiliyorlar.
Çünkü siber saldırlar gibi çağın tehditlerine atıfta bulunulan rapor, dünyanın yürüdüğü çok kutupluluğu görmezden geliyor. Dahası kendisinden uzaklaştırıp diğer bloğa ittiği yarım asırlık müttefiki Türkiye ile ilişkilerini düzeltmek için hiçbir adımı öngörmüyor.
Artık bölge devletleri, dizayn edilen (DAEŞ) ya da anlaşılan terör (PKK-YPG) örgütlerinin eliyle manipüle edilemeyecek kadar deneyim kazandılar… Rus elçi Karlov'un Ankara'da öldürülmesi, Rus uçağının Türkiye'de düşürülmesi gibi provokatif eylemlerin kaynağını çok iyi anladılar! Tuzaklara düşüp aralarındaki ilişkiyi ABD lehine bozmuyorlar.
Söz edilen coğrafyadaki üç etkin devlet, Türkiye, Rusya ve İran, hamle kime olursa olsun son tahlilde hedefin kendileri olduğunun farkında.
Üç ülkede de halkın desteğini alan güçlü ve muktedir yönetimler, Suriye konusunda olduğu gibi, coğrafyayla sınırı bile olmayan ABD'den daha fazla etkili olabileceklerini gördüler.
Üstelik Trump'ın, belgede de söz edilen İsrail-Filistin konusundaki müdahilliğinin dozunu arttırması da artık sanıldığı kadar etkin bir enstrüman değil.
Bakalım içerideki ittifak arayışları için seçim öncesi ABD halkına vadettiği tüm sözleri çiğneyen Trump bu belgeyi pratikte nasıl revize edecek? Ve Orta Doğu'dakilerin yanı sıra, Çin gibi, ABD'ye olan ihracatını ikiye katlayan "rakipleriyle" daha gerçekçi bir ilişki modeli kurabilecek mi?
Tüm umutlar tükenmiş değil. Öyle ya, sözünü ettiğimiz yıldız savaşları dünyasının çok gerilerde kaldığını fark edecek kadar zeki bir iş adamı.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.