MELİH ALTINOK

Sivillerin askeri darbeye direnmesi suç mudur?

Bu hafta Türkiye'nin gündemine damgasını vuran bir kanun hükmünde kararname (KHK) oldu.
Tartışmaya başlamadan önce, Türkiye Anayasası'nda tanımlanan KHK'ların ne olduğuna kısaca değinelim. KHK'ları ABD'deki executive order'lara benzetebiliriz.
KHK'lar yasa yerine geçer ancak bizim sistemimizde temel hakları, kişi hakları ve ödevlerini, siyasî hakları ve ödevleri düzenleyemezler.
Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) Hükümeti de geçtiğimiz cumartesi günü yeni bir KHK yayımladı. Bu düzenleme de 15 Temmuz 2016 yılındaki askeri darbeye direnen sivillere ceza muafiyeti getiriyor.
Çünkü 251 vatandaşın hayatını kaybettiği, yüzlercesinin de sakat kaldığı o korkunç gecede sokaktaki tankları kışlalarına gönderen, basılan kanalları darbecilerin elinden alan, parlamentosuna sahip çıkan sivillerdi. Dünya tarihine geçen bir demokrasi destanının altına imza attılar.
Ancak darbeye kalkışanlar, mağdur kendileriymiş gibi, darbe gecesi demokrasiyi ve laikliği sahiplenen vatandaşın "kendilerine itaat edip evlerine kapanmamasının yasalara aykırı olduğu iddiasındalar. Ve Türkiye bir hukuk devleti olduğu için bu katillerin adalet kavramının dışındaki hukuki talepleri kayıt altına alınıyor.
Yani bu son KHK ile hükümet, o gece Anayasayı ve hukuku çiğneyerek seçilmiş siyasi iktidarı devirmek isteyen darbecileri durdurmak için sokağa çıkan, meşru müdafaa haklarını kullanan sivilleri korunmayı amaçlanıyor.
Peki, o halde, ana muhalefet partisi CHP ve bazı kesimler niçin bu düzenlemeye karşılar?
Hükümet cephesinden ve ülkenin üçüncü büyük partisi konumundaki MHP'den yapılan açıklamalara göre, KHY'ya karşı olanlar, darbelerin tarihe gömülmesinden rahatsız olanlar. Bugüne değin iktidarı sandığa değil Türkiye'nin yakın tarihinde rutinleşen askeri müdahalelere borçlu oldukları için de telaşlılar.
Haksız da sayılmazlar.
Çünkü ana muhalefetin KHK'ya yönelik te elle tutulur itiraz gerekçesi olan "kalıcı olur" iddiası hükümet tarafından doyurucu şekilde çürütülüyor.
Söz konusu KHK'nın yalnızca 15 Temmuz darbe girişiminin püskürtüldüğü gecesini kapsadığı, bugüne ve geleceğe yönelik olmadığı defalarca vurgulanıyor.
Ben de darbenin olası mağdurlarından olan bir gazeteci olarak bu düzenlemenin doğru ve gerekli olduğunu düşünüyorum.
Evet, demokratik ülkelerde sokağın güvenliğini, asayişini vatandaş değil görevi yasalarla tanımlanan güvenlik güçleri sağlar…
Durumdan vazife çıkartıp anayasaları ve yasaları çiğneyen resmi üniforma giymişse, fiili durum yaratmışsa, yani tuz kokmuşsa… Bu durumda demokrasiyi koruma görevi tüm vatandaşlara aittir.
Dolayısıyla, hukuku ve Anayasayı ihlal ederek seçilmiş siyasi iktidarı devirmek için sokağa çıkanı durdurmak, yasalarla tanımlanmış bir eylem olmasa bile, her demokratın sonuçlarını göze alması gereken ödevidir.
Burada da dünyanın her yerinde de…
Tarihte de bugün de…

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.