Seçim iç işimiz, burnunuzu sokmayın

Türkiye 24 Haziran 2018'de erken seçime gidiyor. Öneri, parlamentoda grubu bulunan Milliyetçi Hareket Partisi'nden (MHP) geldi. İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) de kabul edince Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri öne çekildi.
Ancak gariptir, 1946'dan beri çok partili hayata geçen ve o gün bugündür, bölgesinde serbest ve genel seçimlerle iktidarı belirleme kabiliyetine sahip yegâne ülke olan Türkiye'nin yine içişlerine karışılıyor.
Geçen hafta ABD Dışişleri Bakanlı Sözcüsü Heather Nauert küstahça "endişelerini" belirtmişti. Evet, evet o… Üzerinden 1,5 yıl geçmesine rağmen hala "seçimlerde hile" tartışmalarının yapıldığı ülkenin sözcüsünden bahsediyorum.
Dün de benzer bir açıklama Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nden (AKPM) geldi.
Türkiye'nin de aralarında bulunduğu ülkelerin ulusal meclislerinde seçilen isimlerden oluşan AKPM'nin Denetim Komisyonu, Türkiye'de mevcut koşullarda gerçek anlamda demokratik seçimler düzenlenemeyeceği, seçimlerin meşruluğunun sorgulanacağı ve ertelenmesi gerektiği tavsiyesinde bulundu.
Bu düpedüz, egemen ve bağımsız bir hukuk devleti olan Türkiye'nin iç işlerine müdahale. Üstelik ortada yasalara ya da teamüllere aykırı bir durum olmadığı için keyfi de.
Çünkü Türkiye'nin erken seçime gitmesinde Anayasası ve seçim kanunları açısında bir problem yok. 15 Temmuz Darbe girişimin ardından alınan Olağanüstü Hal Kararı (OHAL) da benzer koşullarda seçime giden Fransa'da olduğu gibi devletin meşru müdafaa hakkıyla ilgili. Seçimlerle alakası yok.
Türkiye'de, seçim işlerini yürütmekle görevli bir yüksek yargı organı olan Yüksek Seçim Kurulu da (YSK) hazırlıklar için sürenin yeterli olduğunu söylüyor.
Kaldı ki YSK ve siyaset de süre darlığının temsilde sorun yaratmaması adına inisiyatifler alıyor. Örneğin, seçimlere girebilmek için yasaların tanıladığı örgütlenme sınırına erişemeyen İyi Parti gibi muhalefet partileri için engeller kaldırılıyor.
Peki, bu basit gerçekleri söz konusu komisyon bilmiyor olabilir mi?
Bir kısım üyenin cahilliğinden ya da önyargısından bahsedebiliriz elbette. Muhtemelen yine haritada yerini zor seçecekleri Müslüman bir doğu ülkesi için yorum yapıyorlardır.
Ancak bu son kararın alınmasında siyasi reflekslerin ağır bastığı ortada. Aynı yapı geçtiğimiz günlerde de terör örgütü PKK'nın Suriye kolu olan ve pek çok sivilin ölümünden sorumlu olan PYD-YPG lideri Salih Müslim'e konuşma imkânı vermişti.
Evet, saflar net. Anlamakta zorlandığımızsa, batının, bu tarz antidemokratik müdahalelerle destekledikleri Türkiye'deki muhalefete yarardan çok zarar verdiğini görememesi.
Daha anlayamadınız mı, Türk seçmeni reflekslerine dışarıdan müdahale edilmesinden hiç hoşlanmaz.