Meryem İlayda Atlas

500 Yıllık Hısım: Bizans

Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettikten sonra kullandığı unvanlardan birisi Kayser-i Rum'dur. YaniRoma'nın devamı olan Doğu Roma İmparatorluğu'nun kayseri, Ortodoksların koruyucusu…
Bizanslılar kendilerine Bizans demiyordu, bu isim, Bizans'ın kendisine benzemeyen bir doğu İmparatorluğu olduğunu iddia eden Avrupa'nın icadıdır. Konstantinopolis'in fatihi içinse Bizans'ı yok etmiş olmak değil, devralmış olmak önemliydi. Osmanlı ve Bizans arasında sayısız benzerlikler bulunur. Bugün bu etkileşimlere tarihçiler devamlılık diyorlar. Peki, bizim hayatımızda Bizans nerede duruyor? Özellikle muhafazakâr çevrelerde coşkun bir kutlama öğesi olan İstanbul'un fethi taptaze zihinlerdedururken, Bizans; bu toprakların uzak geçmişi nerede durmaktadır?
Geçen hafta özel bir lisede bir miktar Bizans anlattım. Başlamadan sordum: "Kafanızda Bizans hakkında neler var? Zihinler bomboş… Pek çoğumuzda da farklı değil. Bizans hafızamız; sağlam surlar, kaynayan yağlar, entrikalar, Ayasofya sınırında gidip geliyor. Bizans belleğimizin büyük kısmı sadece İstanbul'un fethi bağlamında mutlak ve meçhul bir düşmandan ibarettir. Peki, bu Bizans algısı bize mirasçısı olduğumuz 1200 yıllık kadim medeniyetin ne kadarını anlatıyor?
Surun ardındaki düşman
Bizans'ın Haçlı Seferleri'nin sonuncusunda Latinler tarafından yağmalandığı değişik bir sevinçle anlatılır. Bu yüzden, Bizanslılar, Latin külahı görmektense Türk sarığı görmeyi yeğlerler, biliriz. Lakin bilmeyiz ki Haçlı Seferleri'nde İznik'in işgali esnasında sultanları seferde olan Türklerin de Latin'lere karşı Bizans'ı yeğlediklerini… Ne garip bir ikilik… Yaşadığımız topraklar Bizans mirasının üzerine kuruldu. Bizans 560 senedir yok. Üstelik Avrupa da Bizans'ın mirasçısı olarak görmüyor kendisini… Hemen söyleyelim, Bizans araştırmalarının merkezi İstanbul değil. Bizans hakkında öyle az şey biliyoruz ki… Üniversitelerde birkaç kürsü var. Bizans çalışmalarına bu mesafe köhnemiş ideolojik sebeplerden ileri geliyor. Bir kere, kahpe Bizans, hain ve entrikacı… Köhne bir imparatorluk, yozlaşmış bir masal… Bizans fethedilecek şehir, saf değiştirecek kadın, saray, sofra ve kahkaha… İşte aklımızdaki Bizans… Ya aklımızdaki fetih? Panorama 1453 Fetih Müzesi'ndeki savaş görüntülerinden ibaret. Aslında bizim genel olarak tarihe bakış açımız düzenli savaşlar silsilesinden ibarettir. Yendiklerimizi hatırlayacağımız, yenildiklerimizi unutacağımız savaşlar…
Geçmişin pürüzsüz altın çağlarını hatırlamazsak, büyük başarıları yâd edip durmazsak bize ne kalacak? Hatırlamanın da her şey gibi bir ideolojisi var. Öyle bir hatırlayalım ki, bugünkü yetersizliğimizi azlığımızı alttan alta yüzümüze vurmasın bu altın çağlar. Bugüne gönderme yapmasın, çağın ana fikrini çıkarmasın karşımıza. İstanbul Panorama Müzesi'ndeki gibi surların ardındaki meçhul düşman Bizans'la, yeniçeri ile Fatih'in askeri dehası ile hatırlayalım geçmişi. Fetih denildiğinde anladığımız, İstanbul'un savaş hali. Herkes bu hali görmeli. Ve bu halde donup kalmalı. İstanbul'un İstanbul hali de Konstantinopolis hali de bilinmese olur.
Kadıköylü Euphemia
Buondelmonti'nin çizgilerindeki cansız şehre can veren Sultan Fatih, fethettiği Konstantinopolis'e hayrandı, şehrin düşmesi ile sona eren Doğu Roma İmparatorluğunun artık tek varisi Osmanlı idi. Osmanlı Medeniyeti Bizans'tan toprak sisteminden vergiye, idari yapılanmadan bürokrasiye, mimariye sayısız öğeyi ödünç aldı, kendi dünya görüşü ile harmanladı. Yani bugün Bizans'ın mimarisi bize emanettir. Bizans'ın mirası bizim mirasımızdır.
Osmanlı Medeniyeti ne Bizans'ı kötüleyerek büyür ne de yenilmez surların çöküşünü anlatarak. Zamanımız artık tarihin salt askeri başarılar ve savaş taktikleri üzerinden anlatıldığı bir çağ değildir. İstanbul'un fethi de Osmanlı Tarihi de erkeklerin, büyük adamların ve savaşların tarihi olarak okunmaktan çok ötesini hak ediyor. Öte yandan Koca Bizans, 1071'den tam 700 yıl evvel bu coğrafyada var olan Bizans da bir tek surların arkasındaki düşman olmayı hak etmiyor. Hatırlamaya kadınlardan başlayalım mesela. Bizans'ın tek kadın tarihçisi Anna Komnena'nın hikâyesi okunmak için, Kadıköylü Euphemia'nın Sultanahmet'teki terk edilmiş kilisesi korunmak için bizleri bekliyor.
meryemilayda@gmail.com
@miailayda

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.