ENGİN ARDIÇ

"Kareografi" demeyin şuna!

Galatasaraylı taraftarlar, son Beşiktaş maçında "kareografi" yapmışlar... Yapılan da, müzik eşliğinde Fatih Terim'in büyük boy resminin gösterilmesi... Üç boyutlu dediler, bize pek öyle gelmedi. Resim de, Terim'i, kendinizi çok zorlarsanız "eh, şöyle bir hatırlatan" kötü bir resimdi. Yeteneksiz heykeltraşların yurdun dört bir yanına diktikleri Atatürk heykelleri gibi.
Fenerbahçe taraftarları buna gıpta etmişler, altta kalmayacaklar, onlar da "kareografi" yapacaklarmış. Elbette şike suçlamasıyla yargılanan Aziz Yıldırım'ı gösterecekler, bir de Eskişehir'e, Karabük'e, Samsun'a ve Belediyespor'a yenilen Aykut Kocaman'ı.
Bir kere, o gösteri bir "kareografi" değildir.
Doğru telaffuzuyla "koreografi" bile değildir.
Bir dansın adımlarını, hareketlerini belirlemektir koreografi... Burada dans nerededir? Maçı da gösteriyi de seyrettik. Fatih Terim'in sureti dans etti de biz mi göremedik?
İkincisi, bu terimin kareyle, dikdörtgenle, daireyle, çemberle ilgisi yoktur.
Hani, inşaatçıların ve belediyecilerin pek kullandıkları "su basmanı" teriminin suyla selle ilgisi olmadığı gibi. ("Soubassement" Fransızca'dır, bir duvarın temele yaslanan en alt kesimi demektir, sel basınca evin sulara gömülen bodrum katı değil.)
Bunu "kareo" şeklinde söyleyenler, "koreo" demeye dili dönmeyen Amerikalılar.
Ama bizim dilimiz dönüyor.
Dolayısıyla, uluslararası kelimeleri Amerikan filmlerinde duyduğunuz telaffuzuyla kullanmaya kalkmak, en hafif deyimiyle özenti oluyor. Ağır deyimini kullansam ukalanın biri çıkar "nefret söylemi" falan demeye kalkar.
Bu önemli mi? Evet, önemli. Çünkü şeytan ayrıntıda gizlidir. Çünkü insanlara, özellikle gençlere birçok şeyi yanlış öğretiyorsunuz!
Güzellik kraliçeliğinden gelip "patron beğenisiyle" haber spikeri yapılan bazı cici hanımların ekranda "Yunaniiiistan, Ermeniiiistan" diyerek yanlış ve kötü vurgu örneği oluşturdukları gibi.
Yıllarca bizim solcu entellere dil döktük: "Gabriel Garcia Marquez'e 'markuvez' demeyin, öyle söylerseniz adamı İtalyan yapmış oluyorsunuz, İspanyolca'da ince sesli harfin önündeki u harfi okunmaz, kalın seslinin önündeki okunur"... Anlatamadık.
Onlar, "gevara" okunması gereken Ernesto Che Guevara'ya da ısrarla "guevara" diyerek onu da İtalyan yaptılar.
Bunlar, okur yazar geçinenler... Peki yarı-aydınlara ne demeli?
Siz "Çarlz Aznavur"u tanır mısınız örneğin? "Şarl"ı "Çarlz" yapmaktan utanmıyorlar. "Ayvz Montan" bile duyduk radyoda...
Biz bu basında, Aznavour'u "Yahudi asıllı" yapan, "Leitmotiv" ile "light motive"i birbirine karıştıran yarım akıllı kadıncağızlar da gördük, bize yazı yazmayı öğretmeye kalktılar...
Körkütük cahillikten kaynaklanan öküzlüklere ne demeli?
"Kairo'dan geliyorum, seninle Damaskus'ta buluşalım" diyor adam filmin Türkçe dublajında!...
Tamam, önünde metin yok, kulaktan ne duyarsan onu tercüme ediyorsun da, hayatında hiç mi kulağına ilişmedi evladım Kahire gibi, Şam gibi şehirlerin Türkçe adları?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.