ENGİN ARDIÇ

Sen Batılı'ysan ben de...

Sorarsan bunlar Batılı'dırlar... "Hangi Batı" diye sorarsan da apışıp kalırlar.
Kimileri, sol Kemalistler, Batı'dan komünizmi anlarlar, oysa Marx Batılı'dır ama Lenin Batılı değildi.
Batı aynı zamanda Hıristiyanlık demektir ama herhalde hiçbiri din değiştirmeyi düşünmemektedir...
Batı kapitalisttir. Bizimkiler buna da yanaşmamışlar, "devlet kapitalizmi" şeklinde ne deve ne kuş, acayip bir çarpıklığı tercih etmişlerdir.
Batı'da bürokrasi kesinkes sivil iktidarın emrindedir, bizde tam tersi oldu.
Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda iki ayrı Batı vardı, "eski tarz liberal ülkeler" ve "yıldızı yükselen faşizm"... Bizimkilerin cumhuriyeti kurmalarından bir yıl önce İtalya'da faşizm iktidara gelmişti. On yıl sonra da Almanya'da aynı şey oldu. Ne yazık ki, cumhuriyetin ilk dönemi, Batı niyetine faşizmin öne çıktığı dönemdi. Onu tercih ettiler!
Dünya savaşının son yılına kadar da beklediler. "Almanya kazanırsa ofsaytta kalmayalım" diye sotaya yattılar. Almanya'nın kaybedeceği belli olunca da ufak ufak dönme yollarını aramaya başladılar.
Savaştan sonra döndüler. Liberal kapitalizm gene öne çıkmıştı...
Buna eklemlendiler ama liberal kapitalizmi kendileri uygulamaya da hiç niyetleri yoktu, kendi çarpık sistemlerini sürdürdüler.
İşin tuhafı, iktidarı devretmesini bildiler ama onların yerine gelenler de gerçek bir alternatif değil, alt tarafı B takımıydı!
İlk dünya savaşını kaybeden İttihat ve Terakki'nin padişahçı A takımının çekilip yerine cumhuriyetçi B takımının gelmesi gibi, şimdi de bu takımın A ekibi CHP gidiyor, yerine B ekibi DP geliyordu...
Bu o kadar böyleydi ki, yeni ekibin lideri Bayar, eski İttihat ve Terakki'nin Bursa bölge sorumlusuydu...
Batılı olmak istiyorlardı ama kendilerince. Bir kere, Batı'nın düşünce özgürlüğünü hiçbiri benimsemek istemiyordu.
İşin matrağı, ekonomik kuralları da işlerine gelmiyordu! Ellili yılların ortalarında ve sonlarında memlekette döviz sıkıntısı had safhadaydı, ithalat yapılamıyordu ama Menderes'in aklına bir türlü "kambiyo rejimini serbestleştirmek" yani Batılı gibi davranmak gelemiyordu!
Bunu, Doğulu sanılan Özal ancak yirmi yıl sonra başaracaktı.
1963 yılında Ortak Pazar'a girme hevesine kapıldılar ama ondan sonra kırk yıl boyunca da girmemek için ellerinden geleni yaptılar!
Bürokrasi ve sonuçta onun bağrından kopup gelen sivil kılıklı her yeni ekip, görünürde ve lafta Batılı ve Batıcı'ydı... Ama yalnızca görünürde.
İşte, bürokrat kafasıyla ve eliyle Batılılaşma, böyle pusulasız ördek gibi arkasından dalıyor!
Şimdi de tam tersini yaşıyoruz: İslamcı yani Doğulu olduğu söylenen bir ekip, Türkiye'yi Batı normlarına ulaşırmak için didiniyor.
Nefret ediyorlar tabii, Batı'dan anladıkları "kendilerine özgü ve Batı'yı ancak uzaktan andıran çarpık bir modeldir" çünkü...
Bizde sol aslında sağ, sağ aslında soldur. Batıcı görünen Doğucu, Doğucu görünen de Batıcıdır. İdris Küçükömer'i okuyunuz, Türkiye'yi öğrenirsiniz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.