
Karakolda doğru söyler
Bozuk saat bile günde iki kere doğruyu gösterir, bakınız Kılıçdaroğlu ne demiş:
"Bir siyasi parti devleti yönetmek için iktidara gelir, devlet olmak için gelmez. Böyle olursa otoriterlik yükselir ve otoriterliğin olduğu yerde yatırım düşer."
Haklıdır. Bir siyasi parti devletle özdeş olmamalı, içiçe geçmemelidir.
Diğer siyasi partileri kapatmamalıdır örneğin...
Tek parti diktası kurmamalıdır.
Milletvekili adayları "o sırada münhal bulunan vilayetlere" keyfe keder tayin edilmemelidir.
Seçim, gerçekten seçim olmalı, göstermelik niyetine yapılmamalıdır.
Bir ilin valisi aynı zamanda hem parti il başkanı hem de belediye reisi de olmamalıdır.
Tut ki diğer partilere lütfen izin verdi, seçimleri "açık oy, kapalı sayım" esasına göre değil, "gizli oy, açık sayım" esasına göre yapmalıdır.
Sandık başlarına jandarma dikip seçmene "oyunu kime vereceksin" diye sordurmamalıdır.
Hiçbir aileye yurt dışına sürgün cezası vermemelidir.
Şapka giymeyeni asmamalıdır.
Komünist şairleri ve yazarları içeri tıkmamalı, öldürmemelidir.
Bir siyasi partinin tüzüğü ve programı anayasada yer almamalı, anayasa maddesi olmamalıdır.
Bunlar olursa otoriterlik yükselir.
"Otoriterliğin olduğu yerde yatırım düşer!"
Allah Allah, demek ki yanlış biliyormuşuz, bize cumhuriyetin ilk döneminde yatırımların görülmemiş ölçüde arttığı, anayurdun dört yandan demir ağlarla örüldüğü, adım başı şeker ve çimento fabrikaları kurulduğu öğretilmişti...
Demek ki memlekette otoriterlik yokmuş da ondan.
"Sosyal bilgi ekonomisine geçmeliyiz."
Böyle bir bilgi türü mü var yoksa böyle bir ekonomi cinsi mi var?
Bilen varsa şunu bir açıklasın da biz de öğrenelim.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.