HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları

Karnıyarık, pilav, cacık... Begonvillerin dev ağaçlara dönüştüğü, palmiyelerle iğdelerin birbirine karıştığı bir sokakta küçük kara tahtaya tebeşirle çiziktirilmiş bu üç sözcük çıkıyor karşıma! Tokları bile sofraya oturtacak kadar baştan çıkartıcı bir yaz günü öğle mönüsüdür bu... Ama durmayıp yürümeye devam ediyorum. İçimde birdenbire canlanan çocuğu susturuyorum. Dışarıda koştururken karnı acıkınca eve koşan ve terli terli sofraya oturan ve karnıyarığı hemen pilavın üzerine boca eden çocuğu... Şimdi lokantaya girip bu yemekleri ısmarlamanın ve hayatla nedense erkenden bozuşmuş, gülümsemesi bile hüzünlü o küçük çocuğu geri çağırmanın ne anlamı var? Yürü git, diyorum kendime! Yürüyorum.


***

Güzel yazlar geçirdiğim Bodrum'u yıllar önce bırakmıştım... Ben hep ayık, o hep sarhoş! Bu ilişki sürmeyecekti, belliydi! Bir akşamüstüydü, o meşhur tepede durup arabayı kenara çekmiş, beyaz evlere, kaleye ve akşamın yavaş yavaş denizin üstüne çekmeye başladığı eflatun örtüye son kez bakmıştım. Güçlü bir vedaydı, keskin bir çizikti, izi kaldı. Gazlayıp uzaklaşmış ve iki yıl önceki kısa uğrayış dışında bir daha gelmemiştim. Şimdi birkaç gündür Bodrum'dayım ve soruyorum kendime. Yeniden hayatıma girebilir mi Bodrum? Bilmiyorum. Ben çok değiştim. Fakat o benden de çok değişmiş!

***

Ne vurucu ama nasıl da sakince anlatılmış bir sahnedir o! The Closer'daki sahneyi söylüyorum... Hani adam banyoda tıraş olmaktadır. Kadın arkasından yaklaşır. "Ne yapıyorsun?" diye sorar adam. Kadın "seni bekliyorum" der. Ama erkek bir yanlış yapar, üsteler: "Neyi bekliyorsun?" İşte o zaman... Sırılsıklam âşık kadın gerçeği itiraf eder: "Beni terk etmeni..."

***

Aşk bekleyiştir. Önce sevgilinin gelmesini beklersiniz. Sonra ağır ağır "yol"a gelmesini... Sonra da ağır ağır hayatınızdan çıkıp gitmesini...

***

Aşka benzer beraberliklerle aşk ilişkileri arasında temel ayrım çizgisi tam burada çizilir: Aşka benzer beraberlikler hemen geleceği garantiye almak üzere planlamaya başlar. Oysa aşk korkar gelecekten...

***

Neden insanlar Facebook gibi internet sitelerindeki dosyalarına birbirinden gösterişli tatil fotoğraflarını koymayı tercih ediyorlar? Hep önde sıcacık bir gülümseme ve gözlerdeki gerçeği gizleyen kocaman gözlükler, fonda ise masmavi bir deniz... Ya da yurtdışında sokaklarda dans ederken, "çocuklar gibi şen"ken verilmiş pozlar... O sırada kendilerini güzel ve mutlu hissettikleri ve bu da fotoğraflara yansıyor diye düşündükleri için mi bunları tercih ediyorlar? Emin değilim... Yoksa amaç bir tür "beceri" gösterisi mi? Hayatın tadını çıkartabilme, eğlenebilme becerisi... Malum, eğlenebilmek doğallığını kaybedeli çok oldu. Modern kültürde bir tür beceri, hatta başarı sayılıyor!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.