HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları

Yaşamak güzel!.. Berbat olan yaşadıklarımız!

***

Fizyolojiyi bir yana bırakırsak, zihin yapısı ve dünya algısı olarak "çocukluk" ne zaman biter? Ergenlikte mi? 20'li yaşlarda mı? İşe girince mi? Ne zaman, nerede biter çocukluk? Cevabım şaşırtıcı gelebilir ama gerçekte çocukluğun sonu çok erken gelir! Okula başlanır ve birkaç hafta sonra biter çocukluk! Çünkü okul başlayınca saat de işlemeye başlar. Yetişkinlerin saati!.. Çocuğun sabah uyanışını, evden çıkışını, derslerini, eve dönüşünü, oyun zamanını; daha doğrusu artık bütün hayatını düzene koyan saat! Oysa çocukluk "saatsiz"dir. Çocukluğun zamanı dakiklik nedir bilmez. Vahşidir, dilimlenmemiştir, programlanmaya direnir. Bir kez düzene girdi mi, gerçek çocukluk hapı yutar. Birden büyür çocuk. Dikkat edin, farkı fark edeceksiniz!
***

Zamanın değerini bil denir hep! Ama "zamanın değerini yetişkinler bilir, çocuklar bilmez" (Jay Griffiths) Çocukluğun değeri de tam oradadır işte!
***

Hastasına tutkuyla bağlanan hastabakıcı... Bazı aşk ilişkileri öyledir. Seven sevdiğinin "iyileşmesi"ni istemez! Ona bakar, kollar, kucaklar, "hapını" yutturur ama taburcu olmasına izin vermez. Ayaklarının üzerinde durmasını, sokağa karışmasını önler.
***

Durup dururken (!) aklıma Simone De Beauvoir-Jean Paul Sartre ilişkisi geldi yine! Daha doğrusu bu ilişkinin finali... Simone henüz liseli bir kızken tanışmışlardı. Hep birlikte oldular ama başka aşkların peşinden koşmayı da ihmal etmediler. Her seferinde birbirlerine döndüler. Yine de Simone'nin içinde "bu ilişkide bir eksiklik var" duygusu yer etmişti! Sanki bir türlü yeterince yakın değildiler. Hatta dostlarının anlattıklarına bakılırsa aralarındaki konuşmalarda hep resmi ve sakıngan bir dil hâkimdi! Ben Simone'nin o eksiği Sartre'ın öldüğü akşam gidermeye çalıştığını düşünür ve düşündükçe ürperirim. Olay şöyledir: Sartre'ın cansız, kangren yaralarıyla dolu ve pörsümüş bedeni hastanedeki odada çarşafın altında uzanmaktadır. Simone hemşirelerden izin ister, kapıyı kapatır ve çarşafı kaldırıp Sartre'ın yanına uzanır. Sabaha kadar orada kalır.
***

Çarçabuk bastıran yaz özlemleri: 1- Gecenin sabaha dönen saatlerine kadar kasaba meydanında bir kahvede oturup dostlarla sohbet etmek... 2-Sabah rüzgârla uçuşan perdeden sızan güneşe bakarak uyanmak.. 3- Bıçkın converse'ler, güzel ayaklara tembel bir uyumla bağlanmış şık sandaletler, güneş yanığı tenlerin üzerinden süzülen tuzlu su damlacıkları... 4- Hanımeli ve yasemin kokuları... 5- Sıcaktan herkesin ortadan çekildiği öğle vakitlerinde dolaşmak...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.