HAŞMET BABAOĞLU

Erdoğan'daki "Hayır", Kılıçdaroğlu'ndaki "Evet"

Seçim mitinglerini, seçim konuşmalarını izledikçe...
Daha iyi anlıyorum.
Statüko, demokratik gelişmeye ve toplumsal barışa karşı var gücüyle direniyor!
Asıl önemlisi şu ki...
Statükoyu sadece yargı kurumları ile sivil ve askeri bürokrasinin rejim üzerindeki vesayetinden ibaret sanmak bu direnci tam olarak anlamayı ve aşmayı engelliyor.
Doğrudur; statükonun "yuva"sı devlettir.
Fakat statükoculuk çok geniş bir "coğrafya"dır. Toplumun çeşitli kesimlerine ve çok derinlere nüfuz etmiştir.

***

Belki siz de benim gibi soruyorsunuz...
Neden Kılıçdaroğlu bazen içinde ürkek bir "Evet"çi varmış hissi uyandırıyor? Onu Tunceli'de başka, Konya'da başka konuşmaya iten şaşkınlığın arkasında ne var?
Neden Erdoğan bazı konularda gizli bir "hayır"cı gibi tavır alıyor?
Bahçeli neden Türkeş'ten bile daha sakıngan ve tutucu bir modelin içine hapsoldu?
Çünkü statükoculuk sadece bürokrasi ve yargı yoluyla değil, kitlelerin zihinlerinde de demokrasiye karşı direniyor!
Erdoğan'ın Diyarbakır konuşmasını beklenenden daha temkinli ve renksiz kılan dinamik bu! CHP seçmeni bazen Önder Sav ve örgütten daha çok ürkütüyor Kılıçdaroğlu'nu! Bahçeli örgütü kaybetmekten korktuğu için kitleleri kaybediyor!
Çünkü siyaset zihinlerimizdeki tutuculukla hesaplaşmaktan çekiniyor.
***

Statükoculuk bir parti değildir.
Statükoculuk bütün partilerdedir.
Halk bir bütün olarak ne seçim sandığında ne genel taleplerini dile getirdiğinde ne de toplumsal hayallerinde statükocu olmamıştır, olmaz.
Ama tek tek herkesin ve elbette siyasetçilerin de içinde bir statükocu gizlenir.
Mesela babalar!.. Şair ve yazar Yılmaz Odabaşı anlatmıştı.
Katlanılmaz işkencelerden geçtiği tutukluluk ve cezaevi süreci bitip evine döndüğünde, babası "devlet aklınızı başınıza getirmiştir" demiş...
***

İşte tam da bu yaygın ve derin statükoculuk nedeniyle...
Türkiye'de demokrasinin...
Çok cesarete ve...
Sivilleşmeye ve...
Adalet duygusunun yeniden tesisine ve...
Mutlaka ama mutlaka barış ortamına ihtiyacı var.
Bu yolda hiç adım atmadan demokrat olmak mümkün mü? Hayır, kuyruklu yalandır bu!
Bu yüzden matematikçi Ali Nesin'in Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin İzmir'deki Anayasa paneline gönderdiği açıklamadaki şu sözlerini çok anlamlı buluyorum: "Bir adım atmayı, hiç adım atmamaya yeğlediğim için referandumda evet diyorum."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.