HAŞMET BABAOĞLU

Halkçıların "öteki"si... Halk!

Tamam, dün kaldığımız yerden devam edelim. Siyasal düşünce tarihimize musallat olmuş "halkı anlamak" denen şeyden söz edelim.
Yani...
Bir kesim için sandığa çağırırken "halkımız" olup seçim bitip sandıklar açıldıktan sonra "cahil, aptal, kandırılmış" oluverenlere...
Bir kesim için nutuk atarken "millet" olup aralarına karışıldığında "kalabalık" haline gelenlere...
Eğitimlerini, hazlarını, yaşam tarzlarını, hatta dış görüntülerini "Allah vergisi" sayan "beyaz" sersemlerin ebediyen "esmer"liğe mahkûm gördükleri kitlelere...
Nasıl bakıldığını mercek altına alalım.

***

İlk soru şu...
Neden Türkiye'de siyasetçisi, eğitimcisi, okumuş yazmışı sürekli "halkı anlamak"tan dem vurur?
Halktan olmadığını, halkı zaten anlayamadığını, arada neredeyse bir "uçurum" bulunduğunu baştan kabullenmek değil midir bu!
Neden?
"Halkçılık" yüzünden...
Cumhuriyet'ten önce başlayan ve Ziya Gökalp'ten devralınan bir yaklaşımla Cumhuriyet'e de aktarılan "halkçılık" CHP'nin kuruluşuyla resmi ideolojiye dönüşmüştür.
Halkçılık, halkı "öteki" olarak tanımlamak demektir.
Neyin ötekisi? Yöneten sınıfların ötekisi!
O zamandan bu zamana da siyaset devletin karıştırdığı bu pirincin taşını ayıklamakta zorlanıyor.
***

Son zamanlarda entelektüel dünyamızda "öteki" kavramı ille de kötü veya düşman olanı tanımlıyor türünden yanlış bir algı var.
Oysa "öteki"siz var olunmaz. Çünkü "sen" olmadan "ben" olmaz!
Ama neyi "ötekileştirdiğin" önemli ve belirleyicidir.
Halkı "kurtarılması", eğitilmesi ve yönlendirilmesi gereken bir "öteki" olarak görürsen...
O zaman gün gelir, halk da seni "elinden kurtulunması" gereken devlet ve onun seçkinleri olarak görür!
Yıldızınız asla barışmaz!

***

Sonra bizim halkçılar siyasal yenilgilerden yorgun düşmüş hayatlarına bir çare olur umuduyla "halkla buluşmak"tan söz etmeye başlarlar.
Hayır! Bazılarının sandığı gibi samimiyetsizce değil; çoğu zaman romantik biçimde inanırlar buna.
Randevu verirler...
"Şu ay, şu gün sandıkta buluşalım" diye...
Ama gelmez halk!
Çünkü siyasal aşk ilişkisinin "otoriter öğretmen-uslu öğrenci" ilişkisiyle hiçbir ilgisi olmadığını bilir halk!
(NOT: Bu pek heyecanlı ve dallı budaklı bir konudur. Devam edeceğim.)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.