HAŞMET BABAOĞLU

Odunlar!

Şu anlatacağım manzara gerçek...
Ve gayet sıradan.
Akşam saatinde havaalanının iç hatlar terminalinde güvenlik kontrolündeyiz.
Kuyruğun başındaki genç kız geç kalmış, uçağını kaçıracağından endişe ediyor.
Birden paniğe kapılıyor ve iki gözü iki çeşme ağlamaya başlıyor.
O panikle bileziklerini çıkartmakta zorlanıyor. Dizüstü bilgisayarını bir türlü kılıfından çıkartıp X-ray masasına koyamıyor.
Belli ki, bu şehirde öğrenci.
Uçağı kaçırırsa bütün planlarının altüst olacağından; belki üniversite yurduna da dönemeyip ortada kalacağından korkuyor.
Kuyruktaki kadınlar onu anlıyor ve hemen yardımına koşuyorlar.
Ama tam arkasındaki kerli ferli, orta yaşlı adam bütün bunlara bozuluyor.
Kızın halini anlamaya niyeti yok! Kızın işi yarım dakikada çözülecek ama o homurdanıyor. Dahası kıza yardım edenlere de kızıyor.
Onları itip öne geçmeye çalışıyor, güvenlikçiler izin vermiyor.
Onu uzaktan izliyorum.
Acaba acelesi mi var? Ya da belki uçuş fobisi vardır da, o yüzden böyle huysuzlaşmıştır...
Yok! Belli ki, ne acelesi var, ne o ana özgü bir huysuzluğu!
Dilim varmıyor ama beyefendi basbayağı "odun" kıvamında!

***

İtiraf edelim, başka ortamlarda da bu "odunlar" karşımıza çıkıyor, değil mi?
Kafalarında neler olduğu, neye inandıkları, ne iş yaptıkları ve nasıl yaşadıkları ile pek ilgisi yok bu hallerinin.
Daha çok "özsu"yunu yitirmekle ilgili!
Odunlaşmak, dediğim şey bir tür "içi kurumak!"
Belki para var, pul var.
Belki, sorsan çoluğuna çocuğuna karşı şefkatlidir! (Öyle ya, artık "çocuğuma dokunanı öldürürüm" demek çocuk sevgisi sayılıyor ama başkalarının çocukları kimin umurunda!)
Akıl, fikir yoksunu olduklarını da sanmam.
Ama "özsu"ları çekilmiş bir kere!
Ne o peki?
Anlayış...
Anlamak, başkalarının derdini bir saniyeliğine olsun dert edinebilmek...
***

Dikkat ederseniz, son zamanların modasına uyup "empati" lafı etmedim hiç!
Hani "kendini başkasının yerine koyabilmek" falan...
"Empati"nin felsefi-psikanalitik kökünü oluşturan ve nesnelere bile "ruh" katan duygu durumu "Einfühlung"dan da söz etmeyeceğim.
Günümüzde "empati" duygusunu nedense büyük sosyal, kültürel, hatta politik meselelerden kalkarak gündeme getiriyoruz.
İyi, güzel de...
Gündelik yaşamda odundan farksız insanlar nasıl olacak da siyasi empatinin altından kalkacaklar? Nasıl olacak da azınlıkların, ezilenlerin, dezavantajlı kesimlerin yerine koyacaklar kendilerini?
Diyorum ki...
Önce büyükannelerimizin "anlayışlılık" dedikleri şeyi yeniden canlandırsak...
Ve o güçlü "merhamet" duygusunu tekrar modern hayatın içine sokabilsek...
Yeter de artar bile!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.