HAŞMET BABAOĞLU

Pazar notları: Onu nasıl seviyorsun?

Kadınlar sık sık "Beni seviyor musun?" diye sorarlar. Ne kadar sevildiklerini merak ederler. Erkeklerin sorusu biraz daha farklıdır. Onlar içlerinden kendilerine sorarlar: "Onu seviyor muyum? Ne kadar?"
Ama belki asıl soru; "sır"ları ortaya dökecek soru "Onu nasıl seviyorum?"dur! Aşk bir nicelik işi değildir. "Ne kadar" değil; "nasıl?" diye sormalı o yüzden.

***

Margaret Mazzantini'nin eşsiz romanı "Sakın Kımıldama"nın erkek kahramanı yıllarca gizli kalmış aşk ilişkisini şu sözlerle anlatır: "Onu bir dilenci, bir kurt, bir ısırgan otu gibi seviyorum. Camda bir kesik gibi seviyorum. Onu seviyorum, çünkü hayatta yalnızca onu; onun yoksul kokusunu ve her an kırılacak gibi olan kemiklerini seviyorum."
***

Onu nasıl seviyordum, ne gibi?.. Bu konuda yıllar önce yazmıştım. Artık piyasada bulunmayan "Haydi Kıralım Hayallerimizi" adlı kitabımda var.
Elektriklerin kesildiği, her yerin koyu karanlığın içinde kaybolduğu bir gece cep telefonuma kaydettiğim notlardan oluşuyordu o yazı. Karanlıkta arzı endam eden sevgili hayaletleri arasında mecazları, imgeleri, dil oyunlarını yardıma çağırmıştım. Şöyle yazdığımı hatırlıyorum: "Televizyonu açık unutulup ıssız uykulara dalınan hüzünlü bir otel odası gibi seviyordum onu." Bir de şu: "Kocaman bir kahkahaya duyduğum imrenme gibi; bir sandviçi ortaklaşa yer gibi seviyordum onu."
***

İnsan belli bir yaşa gelince anlıyor: Bir olayı hatırlamak, onu yaşamaktan daha heyecan verici olabilir.
***

Modern yetişkin erkek özünde kırgın bir varlıktır: Çünkü çocukluğunu serüvenler düşleyerek, kahramanlık oyunları oynayarak geçirir, sonra yetişkinliğinde rutin hazlara teslim olması öğretilir.
***

Baudrillard "biri seni özlemeyecekse eğer, kaçmana gerek yok" diyordu. Oysa bakıyorum da, tam da o nedenle uzaklara kaçılıyor artık! Bir ihtimal uğruna... Belki özleyen biri çıkar; geride bırakılanlardan biri özlemeye başlar diye...
***
Umutsuz bir dilek... Rüya gibi olmasın hayat! Rüya olsun!
***
Erkekler her sabah uyandıklarında biten geceyi bir süprüntü gibi arkalarında bırakıyorlar.
Kadınlar rüyalarına bağlanıyorlar. Bu güzel! Ama hangi rüya bu kadar laf kalabalığına ve yorum arzusuna karşı saflığını koruyabilir? Oysa uyku bizim "inziva"mızdır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.