Pazar notları: Düşüş!
Düştüğünü bilen düştüğü yerden kalkmasını da bilir. Ama düşüşünü düş sanan için çare yok!
Neden bilmem, içinde balıklar yüzen gösterişli akvaryumlar beni hüzünlendiriyor. Benim en sevdiğim akvaryum cam fincandaki adaçayım! İçinde adaçayı dalları ve bir küçük limon dilimi yüzüyor.
Gençlere sürekli "önce kendinize güvenmelisiniz" diye öğüt veriyorlar. Oysa bu onları sersem yerine koymaktan başka bir şey değil. Güvenilmeyecek bir dünyada, güvenilmez insanlar arasında yaşarken nasıl olup da kendilerine güvenecekler!
TDK sözlüğüne bakarsak insanın mutlu olması imkansız! Sözlük "mutluluk" için şöyle diyor: "Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu."
Keşke iddia edildiği gibi gerçekten bir "beden dili" olabilseydi! Keşke kimilerinin iddia ettiği gibi göz bebeklerimiz gerçeği söyleseydi! O zaman sözcüklerin esiri olmaz ve konuşa konuşa yalanları çoğaltmazdık.
Mevlana'nın "ya olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" sözünü ağzına sakız yapanlara şaşıyorum. Nasıl da uyanık bir kolaycılık! Hani arkası bunun? "Şefkat ve merhamette güneş gibi ol/başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol/ hiddet ve asabiyette ölü gibi ol..." Bu tavsiyelerle ilgilenen var mı peki?
Samimiyet duygusu nereden kaynaklanır? Bir başkasıyla tanışıklıktan mı?.. Hayır! Hayır! Samimiyeti yaratan, bir başkasıyla değil, insanın kendisiyle tanışıklığıdır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.