HAŞMET BABAOĞLU

Tanpınar'dan bugünün İstanbul'una düşünceler...

"Belki de biraz eski adamım, İstanbul'un güzelliklerine kendimi daima teslim ettim. Ne diye yaşadığım şehrin tabiatını inkâr edeyim? Boğaz gecelerinin sudaki oyunlarını başka nerede bulabilirim? Hangi musiki, hangi sanat eseri bana bunun şiirini verebilir?"
Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bu sözlerini ne zaman okusam, hiç abartmıyorum, mideme kramplar giriyor.
Kendimizi kandırmanın âlemi yok! Şehrin musikisini işitebilmek için tarihi yarımadada ancak gece yarısından sonra dolaşmaya çıkmak gerekiyor.
"Boğaz gecelerinin sudaki oyunları"na gelince... Ortadan onlarca yıl önce kayboldular ve kimsenin gıkı çıkmadı!
Şimdilerde akşamları Bebek'te, Çengelköy'de, Yeniköy'de, Üsküdar'da, Beşiktaş'ta muazzam bir kalabalık kıyıdaki mekânlara akın ediyor. Ama dikkat ediyorum da, çoğunun sırtı suya dönük!
Zaten dönüp bakanlar da Beylikdüzü, Çekmeköy gibi yerlerdeki nevzuhur konut sitelerinin su kanallarındaki yapay ışıltılara benzer şeyler görüyorlar Boğaz'ın sularında...

***

Birkaç yıl önce Venedik'te bir sahafın tezgâhına göz gezdiriyordum. (Bir tarafı daracık bir sokağa, diğer yanı kanala açılan büyüleyici bir dükkândı! Sahafın kapıda bağlı duran mavi boyalı ahşap teknesi başka güzeldi!) Meraklı gezginler için 1960'larda yayımlanmış iki küçük kitap dikkatimi çekti. Biri Ezra Pound'un, diğeri Henry James'in yazılarında sözünü ettikleri Venedik evlerini, kanalları, sokakları, meydanları bütün ayrıntılarıyla anlatıp tarif eden iki kitapçık.
Ah, demiştim içimden...
Keşke bizim de "Yahya Kemal'in İstanbul'u" ve "Tanpınar'ın İstanbul'u" diye gezi rehberlerimiz olsa...
Fakat hızla bunu dilemekten vazgeçmiştim.
Ne acı bir tecrübe olurdu o kitapları elimize alıp sokak sokak dolaşmaya çıkmak!
***

Geçen gün Hilmi (Yavuz) Hoca'nın "Bakışlarıyla şehri estetize eden" Tanpınar üzerine Zaman'daki yazısını okurken düşündüm de...
Tanpınar yaşasaydı ve yolu Tophane tarafına düşseydi...
Oradan karşıya bakarken Ayasofya'yla Sultanahmet'in arkasında yükselen iki gökdeleni görseydi...
Yine de manzarayı "estetize" etmeye gücü yeter miydi?
O Tanpınar ki, "şehri güzelleştireyim derken fakirleştirmekten, hayatı soysuzlaştırmaktan" çekinmek gerektiğini vurgulamıştı.
Yaşasaydı ve bir sabah gazeteleri açıp okuduğunda Çamlıca tepesine "dev bir cami" yapılacağını öğrenseydi mesela...
Gidip o yüce Süleymaniye'nin önünde gözyaşı dökmez miydi?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.