Sıradan günlere teşekkürlerimizle!
Farkında mısınız?
"Gündelik" lafı giderek bir bayağılık göstergesi olarak kullanılır oldu.
Hele "gündelik hayat" denen şey...
Burun kıvrılmayı, küçümsenmeyi hak eden bir yaşantı biçimi olarak sunuluyor.
Tatillere, hafta sonlarına, kutlama günlerine o kadar odaklanılıyor ki...
Geride kalan diğer günler üzerinde pek durmadan, hızla gelip geçmesi gereken bir zaman dilimine dönüşüyor.
O halde ne yapmalı? Her günü "özel" kılabilir miyiz?
İlginçtir! Aynı şeyi, inceden inceye, saman altından su yürüterek medyatik popüler kültür yapınca kimsenin gıkı çıkmıyor.
Popüler kültür vaizleri "her gününüz bayram olsun" deyince bayılıyoruz.
Durup da "e, her gün bayram olursa, ortada bayram mı kalır?" diye soran da yok!
Mr. Christmas diye anılan bir İngiliz. 1993'te her gününü Noel kutlaması yapar gibi geçirmeye karar vermiş.
Püf noktası o "gibi" de işte! Bir kutlama istiyorsan, ya kutlarsın (ama Noel sadece bir gün!) ya da kutlar gibi yaparsın! Ancak o kadar!
1998'de Le Monde röportajında durumunun artık bir kâbusa dönüştüğünden şikâyet eden Park, hâlâ her gününü Noel gibi geçirmeyi sürdürüyormuş.
Acıklı!
Her sabah ışıklandırılmış Noel çamının altına üç hediye koymak, akşamları onları açmak...
Her sabaha hindili sandviçle başlayıp akşamı fırında hindiyle bitirmek...
Sonuç? Mutlu bir adam mı? Hayır! Ünlü bir çılgın!
***
Mesuliyetlerimiz ahlaksal duruşumuz ve tercihlerimizle bağını kopardı, sorgulanamayan mecburiyetlerimiz halini aldı. Bu da doğru! Hayallerimiz ya çok uçuk ya da çok soluk artık. Hepsi tamam!
Ama çözüm ne?
Ne hafta sonlarına tapınmalı, ne de iş güç düzeni içinde kalmayı aşağılamalı.
Belirleyici olan şey, "nasıl"ın cevabındadır. Nasıl çalışıyorsun, nasıl tatil yapıyorsun?
Pascal Bruckner'in şu sözüne kulak vermeli derim: "Varoluşun eşit dağılmamış yoğunluklarını bütün gücümüzle korumalıyız."
Bana sorarsanız...
O sıradan günler olmasa, o günlerin biriktirdikleri olmasa, gerçekten "özel" günlere nasıl erişebiliriz!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.