Pazar notları: Şehir nerede?
Kim büyüklenir? Kim durmaksızın kibirlenir? Kim sürekli başkalarını aşağılar da kendini yüceltir? "Küçük" ve "alçak" olduğundan şiddetli biçimde kuşkulanıp bunu saklamaya çalışan...
Uzaklara gidenler rutin hayatlarından, rutin arzularından, rutin can sıkıntılarından kaçtıklarını sanırlar. Oysa bütün yaptıkları bir süreliğine saklanmaktır. Hele arzular ve can sıkıntısı ne çabuk bulur da geliverirler!
Ürpertici Didem Madak dizeleri: "Ya siz/ Nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat/ Nasıldı/ Öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?"
***
Günümüzün tasavvuf modasıyla günümüzün kadın erkek ilişkileri aynı kaynaktan besleniyor: "Aşık değilim ama bana iyi geliyor!"
***
Mutasavvıf olduğunu söylüyor yakınları. "Derin bir kişi" olduğundan dem vuruyorlar... Bildiğim şu: İyi konuşuyor. Dinlemeye başlıyorum. Sürekli malumat veriyor. Biri bitiyor, öbürü başlıyor. Bilgiler, cümleler, kelimeler üst üste yığılıyor. Bakıyorum: Malumat çoğaldıkça, marifet azalıyor sanki! Varsa eğer, hikmetin kırıntıları, bu malumat kalabalığından kaçıp saklanıyor.
Gençlik yıllarımda birisi kalkıp bana deseydi ki... Ey Haşmet, bak şu her gün dolaştığın sokaklar, bu çarşılar, bu meydanlar var ya... Önce unutacaksın buraları. Sonra da gün gelip yolun buralara düştüğünde egzotik bir keşifte bulunmuş gibi sevineceksin! Saçmalıyor der geçerdim herhalde!
Ama ne zaman Sultanahmet'ten veya Kadıköy Çarşısı'ndan geçsem böyle oluyor. Modern şehir yaşamı böyle bir şey! İnsanı oradan oraya savuruyor; sonra kendi şehrinde "yabancı" biri haline getirip hafiften dalgasını geçiyor...
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.