HAŞMET BABAOĞLU

Alışveriş...

"Her şey yolunda!"
Yukarıdaki üç kelimelik cümle bir hissi anlatıyor.
"Her şey yolunda, iyiyiz!" diyoruz içimizden ve bütün hücrelerimize kadar ılık bir his yayılıyor.
Nereye gittiğimizi bilmiyoruz sadece gidiyoruz ama orasını kurcalamıyoruz. Buna takatimiz de yok, isteğimiz de.
Siz deyin "alışveriş çılgınlığı", ben diyeyim "alışveriş köleliği", tam bu noktada başlıyor işte!
Bir an "iyiyiz be!" diyor içimizdeki ses. "Üç beş parça alabildik yine!", yani hâlâ çark dönüyor!
Bir yığın sıkıntı, bitmez tükenmez dertler ve tonla berbat his arasında, uyduruktan da olsa bir "tazelenme" duygusu sanki!
O zaman bunu tekrar etmek gerek; bir daha, bir daha...
Her içimiz sıkıldığında (ki ne çok oluyor bu!) alışverişe çıkmaya başlıyoruz.
Gemi yavaş yavaş batıyor.
Kredi kartlarımızın asıl sahibi bankalar ellerini ovuşturuyor.
Fakat güvertedeyiz ve manzara güzel ya...
Karanlık sulara gömülünceye kadar tatlı bir sarhoşlukla olan biteni umursamıyoruz.

***

Dün "Beyoğlu Alışveriş Merkezi" yazısını yazdıktan sonra aklıma takıldı.
Oturdum, internetten "alışveriş çılgınlığı" üzerine son yıllarda yapılmış ne kadar sosyal psikoloji araştırma ve makalesi bulabildiysem, önüme döküp şöyle bir göz attım.
Sonuç...
Bir on yıl öncesinden farklı bir durum yok! Alışverişin insanı "eğlendiren" yanları ile alışverişin özellikle aileleri perişan eden bir hastalığa dönüşmesi olgusu birbirine paralel bir hızla artıyor.
Şu da anlaşılıyor ki, alışverişin hazlarını küçümseyen veya alışverişe karşı bir tür "perhiz" öneren püriten yaklaşımlar pek rağbet görmeyecek!
"Kapitalist sistemin çarkları" yüzünden deyip konuyu kapatalım mı? Hayır!
Püf noktası şurası!
Alışveriş yapmanın insanlarda uyandırdığı "yenilenme" hissini yaratacak başka kaynakları kurutmuşuz.
***

Muhabbetin insanı hakikaten tazelediği ortamlardan uzaklaşmışsak...
İçimizden "her şey yolunda!" diyebilmek için gerçekten bir "yol"umuz olması gerektiğini anlamıyorsak...
Geçim ve iş güç düzeninin yöneticisi olmakla kölesi olmak arasında büyük bir fark bulunduğunu unutmuşsak...
Popüler kültürün "entel dantel" diyerek sürekli aşağıladığı kültürel faaliyetlerden haz alma kapasitemiz sakatlanmışsa...
Ne yalan söylemeli...
Durumumuz zor!
Boşuna söyleyip durmuyorum: Günümüz insanının zihni medya tarafından, bedeni güvenlik sektörü tarafından, cüzdanı da bankalar tarafından ele geçirildi.
Bir de buna "özgürlük" diyoruz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.