"Manyaklık!" İyi de hangisi?
Tv'nin Hürrem Sultan'ı Meryem Uzerli Antalya'da ödül alırken "bu manyaklık" demiş...
"100 dakika, 120 dakika bir dizi. Hayatta öyle bir iş yok. Çok mutsuzum."
Yapımcılara sorduğunuzda, onların cevabı belli: "Tamam, dizileri kısaltalım ama o zaman maliyetleri de düşürmek gerekir. Maliyetler düştüğünde ne bu diziler yapılır, ne de oyuncular bu paraları alır."
Tv kanalları deseniz...
Dizi uzadıkça reklam süreleri de artıyor, paralar geliyor, tutulmuş dizinin reytingi kanalı ayakta tutuyor, vs.
Yani onların arasında "alan razı, satan razı" havası hâkim.
Anlayacağınız, arada sıkışanlar mütevazı ücretler karşılığında sabahın köründen gece yarısına kadar ter döken set çalışanları oluyor.
Yine de güzel oyuncu isyanında haklı.
Bu kadar uzun dizi olmaz. Olmamalı! Batı'daki örneklerine bakıyoruz, süreler bizdekilerin yarısı kadar. Zaten ölçü biraz aşılsa, oralardaki oyuncu sendikaları ve set çalışanlarının hak örgütleri kıyamet koparırlar.
Fakat madalyonun bir de öteki yüzü var. İzleyici tarafı.
O tarafa kimse aldırış etmiyor ya...
Benim aklım asıl bunu almıyor.
İnsanımızın günü keskin çizgilerle ikiye ayrıldı.
Gündüzler geçim derdine, akşamlar dizi hikâyelerinin gerginliğine teslim!
Art arda iki dizi izliyorsanız, kafadan üç buçuk saat ekrana kilitleniyorsunuz demektir.
Apaçık soruyorum işte...
Kendi hayallerini, arzularını ve ideallerini unutup dizi kahramanlarınınkine odaklanmak...
Sabah uyanınca ilk olarak akşamki diziyi düşünmek ve heyecanlanmak...
Bu da bir tür "manyaklık" değil mi?
Nasıl bir zaman israfıdır bu, hiç düşündük mü?
Meryem Uzerli'ye bu "sıkıntısı" için yüklü bir ücret ödeniyor.
Peki dizi izleyicileri ne alıyor?
Gündelik sıkıntıları unutup kafayı dağıtmak karşılığında her akşam ömrümüzden üç, dört saat vermek hak mıdır?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.