Pazar notları: Tam giderken...
Acının yerini endişenin, sevincin yerini eğlencenin aldığı bir dünya... Artık böyle bir dünyada yaşıyoruz ve acı sadece düştüğü yeri yakan bir ateş, sevinç sadece çocuklara has bir duygu.
Şimdi sürekli huzursuz ve sık sık sarhoşuz!
Bir yeri derinden tanımak için gitmek (seyahat etmek) gerekir. Hayır! Oraya gitmekten değil, oradan gitmekten söz ediyorum.
Tam giderken içimiz yanar, midemiz kasılır, yutkunuruz, zihnimiz bulanır ya... Bu her zaman ayrılığın etkisinden olmaz. Bazen de ayrıldığımız yere veya insana şimdi her zamankinden daha fazla "yakınlaşacağımızı" hissetmenin tedirginliğindendir.
Özlenen hep "burada"dır. Ama yan yana olmak "burada" olmaya yetmez çoğu zaman!
Ateş ve su... İkisi de temizler! Ama Gaston Bachelord'un "Ateşin Psiskanalizi"nde yazdığı gibi, "ahlakı temiz olan sudur; bir tek o karşı koyabilir ateşin gücüne."
"Ortağım beni çok kötü dolandırdı be abi" diyerek anlatmaya başladı genç adam; "bir de kendimi uyanık sanırdım. Sonra öğrendim, benim gibi ne çok adamı dolandırmış." Sonra suskun kalmamdan hoşlanmamış gibi bana bakınca sordum: "Çok sevimli biriydi, değil mi?" "Hem de nasıl!" diye cevapladı. Şaşırmadım. Emin olmanın ölçülerini yitirmiş, ahlakını piyasa değerlerine göre belirlemeye başlamış toplumlarda gönülleri de, parayı pulu da aynı "hırsız" çalıyor: Sevimlilik!
TV'de bir anne çocuğuyla ilişkisini anlatıyor: "Onunla arkadaşız." Bunu öyle bir özgüven ve ciddiyetle söylüyor ki, gözüm takılıyor. Çocuk henüz beş altı yaşlarında bir oğlan. "Herhalde toplu halde üşütüyoruz" diye geçiriyorum içimden. Çocuğun ilerde dolu arkadaşı olur zaten ama acaba aklı başında bir annesi olacak mı?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.