HAŞMET BABAOĞLU

En Beyaz Türkler ve dar siyasi vizyonları!

Hani bar kapısındaki bodyguard'ları ikna edebilmek için "içerde bir arkadaşa bakıp çıkacağım" derler ya...
Güncel siyasi aktörler üzerine fikir yürütmek de öyle bir şey benim için.
İçerde arkadaşlar olmasa, ne işim olur! Hiç hazzetmediğim bir şey nihayetinde.
Ama "En Beyaz Türkler"e içimde birikmiş bir çift sorum var.
Nasıl oluyor da...
Halkın Kemal Kılıçdaroğlu'nda Gandi'yi...
Mustafa Sarıgül'de ise
"İstanbul'un lideri"ni bulacağına inanabiliyorsunuz?
Zekânızı "yaratıcılık" ve "modern liderlik" seminerleriyle bilemeyi seven İstanbul sermayesi ve ana akım medya olarak dönüp dolaşıp "çare Sarıgül" demeniz tuhafınıza gitmiyor mu?
Bu nasıl bir "adam kıtlığı" ve vizyon darlığıdır?
Yoksa bütün bunlar arkaplandaki bitmez tükenmez "ara rejim" arayışınızın vitrindeki aktörleri mi?

***

Kulisler yine hareketlendi.
Aydın Doğan'la Baykal buluşmuş da, Sarıgül'ün CHP'ye girmesi için görüşülmüş de, Hüsamettin Özkan önemli şahsiyetlerle Sarıgül'ün başında olacağı yeni bir hareket için çok gizli bir toplantı yapmış da...
Hepsi dedikodudur belki.
Ama bir gazeteci olarak tanık olduğum 2002 seçimleri öncesindeki anaforu ve arkadan itilerek çıkan yeni hareketlerin akıbetini hatırlıyorum da...
Rahmetli İsmail Cem mesela...
Sonuçta korkunç bir hayal kırıklığına sürüklenmişti.
Anadolu mitinglerinde, daha önce hiç muhatap olmadığı kitlelere "benim köylüm, benim emeklim" nutukları atarken, en yakınları Ankara'da bambaşka işler kovalamaya başlamıştı.
Seçim sonuçlarını ise hiç sormayın!
Şimdi Sarıgül'ü sahaya sürenler için de zaman zaman aklımdan o atasözü geçiyor: Yenilen pehlivan güreşe doymazmış!
***
Gelelim beni ilgilendiren esas soruya: Bu kısır döngü neden?
Birincisi...
En Beyaz Türkler Türkiye'nin geçirdiği dönüşümü hâlâ tam kavrayamadılar.
Ülkeyi "dizayn" etmekle, kamuyu (halkı) yönlendirmek arasındaki muazzam farktan hâlâ haberleri yok! Oysa sokaktaki "Beyaz Türkler"e sorsalar, esas sıkıntının buradan kaynaklandığını anlayacaklar.
İkincisi...
Ne halkı, ne ülkeyi, ne muhalif oldukları insanları tanıyorlar.
Böyle giderse tanıyacaklarını da sanmıyorum.
"Biz bu insanlara yıllarca gazete sattık, araba sattık, eşya sattık, borç para verdik, o halde siyaseten de ortak bir noktamız mutlaka vardır" diye düşünüyorlarsa...
Bir de zahmet edip insanların o eşyalar, o arabalar, o gazeteler ve verilen krediler için ne düşündüklerini sormalılar!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.