Pazar notları: Nasılız, iyi miyiz?
Öğrenmek için gereken sabra sahip değil, çabuk sıkılıyor. Bu yüzden bilmiyor, bilemiyor fakat sürekli malumat biriktiriyor. Odaklanamıyor ama göz gezdiriyor. Düşünmüyor ama durmadan tartışıyor... Çok tanıdık, değil mi?
Öğrenmenin hayret ve harikalarla dolu upuzun bir süreç olduğunu unuttuk... Bilginin sadece biriktirilmeyip aynı zamanda "yaşanması" gerektiğini bilen kuşaklar göçüp gideli çok oldu... Yüzlerce yıldır ayakta kalan meseller durup düşünelim; ders alalım diyeydi. Şimdi hepsi folklor ezberlerine dönüştü... İnanç deseniz, çoğu zaman ya kupkuru amel, ya da kalbe gömülmüş emel!.. Buradan ne çıkar? Bilemiyorum. Ama biz zor çıkarız!
"Aşık oldum" diyor. Aşk kelimesi öyle parıltılı ki, onu yeterince sevmediği gerçeğini bile örtebiliyor.
"Ben farklıyım" diyor. İşte tam o anda başkalarından hiçbir farkı kalmıyor.
Sis bastırdı. Köprü trafiği şehrin yollarını tıkadı. O trafikten gözüm korktu. Kitapçıya girdim. Bir kitapçının bütün raflarını yokladığım; en aşağıdaki raflara bakmak için dizlerimin üzerinde süründüğüm günlerden bu yana çok zaman geçmişti. Üstelik epeydir dijital okumaya geçmiştim, haşır neşir olduğum basılı kitapların sayısı gitgide azalıyordu. O yüzden yeni bir şey yapıyormuşum gibi coştum. Bir saatten fazla kalmışım içerde. Sonuç? Kitap kokusu hala çok güzel! Ve en sağlam kitaplar artık gözlerden uzak raflarda, araya sıkışmışlar.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.