Pazar notları: Karaya kara de!
Geceyi aydınlığı yüzünden seviyorum. Yok, saçmalamıyorum. Gecenin ışığı mahremdir, içimden doğru gelir ya... İşte onu seviyorum!
Kimileri durmadan tekrarlıyor: "Hiçbir şey sadece akla karadan ibaret değil, griler var." İyi de, her yerde gri görmek de hata! Karaya kara, kötüye kötü demekten vazgeçtiğimizde yenildik.
Gilles Deleuze "çöl biçiminde olmak dopdolu olmaktır" derken haklıydı ama kimse anlamadı. Ortası, başı, sonu yoktur çölde olmanın. Yarıştan kopmuş, varoluşla başbaşa kalmışsındır... Gel de bunu günümüz insanına anlat! O çölden korkar, çöldekini aşağılar. O kumdan kaleler değil, yıkılmayan kuleler yapmak ister.
Modernlik eleştirimi bilen biliyor. Fakat bir noktayı açıklamanın tam zamanıdır. Asıl meselemiz modernliğin eleştirisi değil, başka bir "yer" ve "hal"in tarifidir. Keşke bunu bilen ve becerebilen bir zihnim ve kalemim olsaydı.
Bak! Şunu şimdiden söyleyeyim de, sonra üzerine sonra konuşuruz: Birey olma, insan ol!
Hayat sevilmez mi? Fakat "hayata tutkuyla bağlı" insanları anlayamıyorum. Misafir olduğu evi beğenince hemen satın almaya çalışan birinin görgüsüz sersemliği var bu insanlarda.
Sanatta tutarlılık ve kişilikli duruşu bile hafife almanın bir yolu bulunmuş. "Canım iyi hoş da, kendini tekrar ediyor!" diyorlar.
Daha önce de yazmıştım: Varlık, tekrardır. Kötü olan, tekrar edecek bir "kendi"nin bulunmayışıdır.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.