HAŞMET BABAOĞLU

Genel Başkan...

Birgül Ayman Güler 30 Mart seçimleri için "Cemaatle ittifak yaptık" dedi, parti karıştı.
Oysa ülkede bunu bilmeyen, hissetmeyen, düşünmeyen var mı? Yok!
Hatta şimdi Güler'in ihracına onay verecek CHP'liler bile bu ittifakı biliyorlar. İttifaktan öte bir durumun, yani iç içeliğin olduğunu düşünen ama ses etmeyen CHP'liler tanıyorum.
Yine de o konuşmanın videosunu izlerken dikkatinizi çekecek; Güler söylemekte öyle zorlandı ki, hani neredeyse ürküyordu.
Tabii insanın aklına Kılıçdaroğlu ve ekibinin 2013 Aralık başında gerçekleştirdikleri Washington ziyareti ve meşhur kahvaltı geliyor.
Acaba 17 ve 25 Aralık darbe girişimleri hakkında bilgi almışlar mıydı? Daha o zamandan 30 Mart seçimleri için bir strateji oluşturulmuş muydu?
Bu sorular sorulabilir.
Ancak şu kesin: Güler'in çizdiği tarihsel çerçeve çok dar.

***

Belki Baykal'a kaset olayından da geriye, 1999'a kadar gitmek gerekir.
Kılıçdaroğlu'nun milletvekilliği seçimlerinde DSP'den aday olmak için SSK Genel Müdürlüğü'nden istifa ettiği tarihe...
O tarihte DSP garip özellikler gösteriyordu. Oligarşik medya partinin kalbine kadar elini sokmuştu. Parti'yi Ecevit mi, yoksa Hüsamettin Özkan mı yönetiyordu, tevatür türlü türlüydü.
Eski siyasilerin dile getirdikleri bazı şeyler var ki, çok ilginç.
Mesela bugünün CHP'sinde Kılıçdaroğlu'nun en yakını olarak bilinen Erdoğan Toprak, o tarihlerde İstemihan Talay'la birlikte DSP'nin Pensilvanya'ya en yakın ismiydi. Kılıçdaroğlu'nu "DSP'nin yeni yıldızı" olarak lanse edenin bu ikili olduğu iddia edilir.
Fakat ne olduysa oldu, adaylık gerçekleşmedi. Ecevit'in adaylığı reddettiği söylenir.
***

Bana sorarsanız, gizli kapaklı noktaları deşmeye bile gerek yok.
Apaçık yaşadıklarımız bazı şeyleri anlamamıza yeter de artar!
Mesela sorsak...
Nasıl olur da, bir partinin genel başkanı sabah söylediğini akşam inkâr etmesiyle tanınır?
Bir gün ulusalcı, bir gün yenilikçi; bir gün Bozkurt, öteki gün Bektaşi olmaktan, güne Kürt olarak başlayıp geceyi Türkmen olarak tamamlamaktan insan nasıl rahatsız olmaz?
Bunun tek bir cevabı olabilir...
Misyon gerçekten siyaset yapmak değil de, bir siyasete "aracı"lık etmek ise tutarlılık önemsizdir.
O zaman, atılan nutuklar değil, ittifaklar ve manevralar öne çıkar.
Bana öyle geliyor ki, bazı güçler Kılıçdaroğlu'nun şahsında iktidarı düşürmek için uzun sürecek bir hazırlık safhasında her "yol"a çekilecek bir muhalefet lideri ihtiyacını giderdiler.
Peki, ya sonuç?
Sonuç ortada.
Bu misyon artık iflas etti.
Ötesini CHP'liler bilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.