İstedikleri olmayacak!
"Yarabbim, beni bana çok yabancı bir zamana zorluyorsun" diyerek yakınıyordu ya Rilke... Onu şimdi anlıyorum.
Onunla birlikte ağlıyorum.
Berrak bir kızgınlık ve kimseyi borçlandırmamış bir kırgınlık birbirine çok benzer ve ne güzeldirler.
Hatıralar biriktirdiğimiz doğru mu? Bizi esir alan bu telaş ve sonu gelmez yer kapma kavgasından geriye ne kalır ki! Hatıralar değil kalan, muazzam bir yorgunluk.
Günümüzde "hayat" denilen şey durmadan reklamı yapılan bir ürün. Ya satın alıp tüketiyorsun ya da hiç "yaşamıyor"sun!
Çekmecelerimden birinde yaprakları sararmış bir defter buldum. 20'li yaşlarımın başında okuduğum kitaplardan aldığım notları kaydettiğim bir defter. Fakat aralara birer satırlık günce gibi şeyler de karalamışım. Birinde şöyle yazıyordu: "Oldum, düştüm." Okuyunca ürperdim. Birkaç sayfa ötede de şu notu düşmüşüm: "İstasyondan çıktığım anda karşılaştık ya, o sen değildin!"
Tam "ben bir hiçim" dediği anda kibri zirve yapıyor... Kibrin sonsuz bir çeşitliliği var.
Tam "seviyorum" diye haykırdığı anda içi buz kesmeye başlıyor... Kayıtsızlığın bin türlü maskesi var.
Bu tipi daha önce de sormuştum, bir daha sorayım: Öğrenmek için gereken sabra sahip değil, çabuk sıkılıyor. Bu yüzden bilmiyor, bilemiyor fakat sürekli malumat biriktiriyor. Odaklanamıyor ama göz gezdiriyor. Düşünmüyor ama durmadan tartışıyor... Tanıdık mı, kendimizi?
Korkmamak gerek! Ahmet Murat'ın o pek içli "Bir İhtimal Daha Yok" şiirindeki dizeyi hatırlamanın tam zamanıdır: "ana menüye dönmek için lütfen sıfırı tüketin."
İstiyorlar ki "merhametli" olmayalım, biraz acıyıp yolumuza devam edelim. İstiyorlar ki, "güzel eylem"den uzak kalıp güzel sözlerle oyalanalım. İstedikleri olmayacak!
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.