Siz, biz, onlar...
Modern aldanışlar... Bizi mutlu sandılar, bundan mutlu olduk!
Modern aldanışlar... Fotoğrafta iyi çıktık, demek ki iyiyiz.
Modern aldanışlar... Önüme geleni küçümsedim, değerimi bildiler!
Modern aldanışlar... Artık "yeni şeyler" söylemek lazım. O halde bir sosyal medyaya bakayım!
Modern aldanışlar... Özgürlüğümü kullandım, bana sunulan şıklardan birini seçtim!
Ben, ben, ben deyip duruyorsun da, içinde kimsecikler yok! Çıkardığın onca gürültü bu ıssızlığı bastırabilir mi?
Günümüzün çocuklarına bakarken bazen içimden "iyi ki fiziksel olarak güçsüzler" diye geçiriyorum. Neden mi? Çünkü öfkeleri çok büyük ve yıkıcı!
Bu "Y Kuşağı" bir alem! Twitter profiline "her türden ayrımcılığa ve grupçuluğa karşıyım" yazmış ama herkese aynı mesajı yağdırıyor: "Sen kimsin? Kendini ne sanıyorsun da konuşuyorsun?"
Orta sınıfta haset bir tür spor olmuş! Hem enerji veriyor, hem de ter atmalarına neden oluyor. Spor bittikten sonra herkes "kader"ine geri dönüyor.
Durmadan biriken eşyalar, durmadan tüketilen haz kaynakları... Fakat bir türlü memnun olamıyorlar. Şaşılacak bir şey yok aslında; "haset dolu bir insanı memnun etmek imkansızdır." Neden? Çünkü o başkalarının memnun olmasını istemez! Bundan nefret eder... İmkansız arzu... Öldürücü inat... Ama ne kadar yaygın!
Şarkılar hala hasretten; zamanın durduğundan, aşktan, dostluktan ve ayrılıkların sevdaya dahil olduğundan söz ediyor. Kim yalan söylüyor? Şarkılar mı, dinleyenler mi?
İnsan bir kitabı, bir metni, bir şiiri nasıl okur? Hiç basit iş değildir. Upuzun bir hikaye, basbayağı bir serüvendir. Christian Bobin "Eksik Parça"da ne güzel anlatır: "Kimse bu konuda sizin yerinize karar veremez. Bir aşkta ya da güzel havalarda olduğu gibi okumada da aynı şey geçerlidir: Kimseniz onunla okursunuz. Neyseniz onu okursunuz. Okumak anaokulunda kendini öğrenmektir."
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.