HAŞMET BABAOĞLU

Anadolu çomarı...

Delikanlıya üzülüyorum.
Çırpınıyor çünkü.
Kendileri gibi düşünmeyen herkese "cahil" gözüyle bakan ve halkı toptancı ifadelerle aşağılayan arkadaşlarına kan ter içinde karşı çıkıyor. "Tanımıyorsunuz o insanları" diyor, bir şeyler anlatmaya çalışıyor.
Hemen yanı başımdaki masada oturuyorlar ve çok yüksek sesle tartışıyorlar.
Kulak misafiri olmamak imkânsız.
Bende de bir saflık var.
İçimden "yahu bitmemiş miydi bu patırtı?" diye geçiriyorum. Sonra aklıma son zamanlarda sosyal medyada iyiden iyiye dolaşıma giren "Anadolu çomarı" lafını hatırlıyorum.
Vee...
İşte tam o sırada...
Aralarından biri "şşşştt!" diye uyarıyor. "Yavaş lan oğlum, yan masada çomar severlerden biri oturuyor!"
Yaşını başını almanın bazen can sıkan ama son tahlilde güzel bir sükûneti var tabii.
İşitmemiş gibi yapıyorum.

***

Geçenlerde Serkan İnci hatırlattı ya...
Bu çocukların dedelerinin, babalarının "köylü milletin efendisidir" diye diye köylünün arazilerini, zeytinliklerini, bağlarını bahçelerini yıkıp yazlık sitelere dönüştürdükleri yıllar gözümün önünden geçiyor.
Ömrüm en laik, en Batıcı ve en seçkinci kesimlerin kıyı ve orman yağmasını izlemekle geçti.
Şimdi o yazlıklardan etrafa birbirinden yapay, birbirinden yalancı çevreci sloganlar savruluyor.
Uzun yıllar süren sınıfsal rantı ve bürokratik zorbalıkla elde edilmiş imtiyazları saklayan bir duygu durumu bozukluğu bu...
Doğrusu, bütün bunları en çıplak haliyle görmek benim için de kolay olmadı.
Hele hayat denen şeyin içinin eğitimöğretim yoluyla nasıl boşaltıldığını ve geriye kala kala "tarzı"nın kaldığını ve o yüzden "hayat tarzı" kavgasının büyük patırtı kopardığını falan anlamam epey zaman aldı.
***

Bidon kafa, göbeğini kaşıyan adam, şimdi de Anadolu çomarı...
Arkası gelir daha!
İşin özü şu...
Söz konusu kesim halkı aşağılamaya kolay kolay son veremez.
Çünkü o zaman yüzlerini kendilerine çevirmeleri, kendileriyle hesaplaşmaları gerekecek.
Batısız Batıcılıklarıyla, demokrasisiz demokratlıklarıyla, kültür sandıkları sarhoşluklarıyla hesaplaşacaklar.
Çünkü o zaman "seçkin bir fert" olmak ile "seçkinci bir mütekebbir" olmak arasındaki uçurumu fark etmeye başlayacaklar.
Eh, bu da en hakikisinden cesaret ister.
Oysa cesur değil, saldırganlar ve tiksinerek yaşıyorlar.
Yani kendilerinden bile korkuyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.