HAŞMET BABAOĞLU

Hastalanmak... Erkekler ve kadınlar

Gecenin sabaha yaklaşan saatleri...
Belki bir saat öncesine kadar sıkıntılı koşturmalara sahne olan acil servis koridorlarında şimdi çıt çıkmıyor.
Doğru zamanı seçmişim, diyorum içimden.
Sükûnet içinde bir köşede kendimi dinleme arzusuyla doluyorum.
Hemşire serumumu taktıktan sonra kumaş perdeyi çekip ışığı söndürüyor.
Ne tuhaf! Doktora görünmeyi hiç sevmeyen, hastanelere eş dost ziyareti dışında uğramayan ben şimdi şu daracık yatakta beş yıldızlı konfor buluyorum.
Ah, bir de iki üç yatak ötemde içli içli ağlayan minik kız çocuğunun ateşi düşse!..
Onun için dua ederken ağrılarım haşinliğini kaybediyor, huysuz ve eski bir tanıdığa dönüşüyor.
Sonra hemcinslerimin ve kadınların hastalıkla ilişkisini düşünmeye başlıyorum...

***
Biz erkekler "azıcık dinlen, hasta olacaksın" dendiğinde bile irkiliriz. Uyuz bir günümüzde değilsek veya bir angaryadan kaçmıyorsak, bu lafa neredeyse bilinçdışı bir tepkiyle itiraz ederiz.
Çünkü "yatmak" ters iştir.
Elden ayaktan düşmek, basbayağı "düşmek" gibi gelir.
Çünkü ne denirse densin, bir tür "iktidar mahluku"yuz! Öyle yetiştiriliriz ve biliriz ki, iktidar diktir, dirlik düzenliktir.
Ama tam da bu yüzden, hastalıklarla ilişkimizi gizlice yürütmeyi isteriz.(Kadınlar açıktan korkusuzca kucaklarlar hastalıkları!)
Bizim için ihtiyarlıkta bu bakımdan ferahlık vardır: "Yenilgi" artık saklanamayacak kadar çıplak biçimde ortadadır ve hastalıkta bile bir şefkat bulunacaktır.
***
Eminim, farkındasınızdır; kadınlar ilk şokun hemen ardından hastalıklarını "kendilerinden bir parça" yaparlar ve bazı ağrıların kucağına kedi gibi sokulurlar.
Oysa biz erkeklerin hastalıkları nasıl da eğreti, uyumsuz, yabancıdır, değil mi? Düşman saldırısı sayarız.
Diyeceksiniz ki, son yıllarda erkekler arasında sık rastlanan hipokondri (hastalık hastası olma hali) neyin nesi peki?
Davranış bilimlerinin bin türlü açıklama çabası var. Fakat bana sorarsanız, bunun sebebi bir tür "güç yorgunluğu"dur. Bu tatsız ödevden, bu ağır yükten, hatta bu zorunlu "gösteriş"ten kurtulabilmenin yollarını arıyoruz.
***
Hemşire biten serum torbasını çıkartırken "şimdi nasıl hissediyorsunuz?" diye soruyor.
İyiyim diyorum.
Ağrımı ya unutmuştum ya da dinmiş; ayrıntısıyla ilgilenmek içimden gelmiyor.
Minik kızın ağlaması da durdu, mırıl mırıl sesler çıkartıyor. Belli ki, ateşi düşmüş.
Şu bir saat içinde cep telefonuma, Twitter'a, memleket haberlerine falan bakma fırsatı bulamamışım.
Zaman durmuş sanki bir anlığına.
Daha ne isterim! Şükür!
(Okurlar için not: Merak edilecek bir şey yok. Basit bir sorundu, geçti.)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.