Tuhaf fakat gerçek!
Doğru, öfke zihni de kalbi de karartıyor.
Uzak durmak gerek. İyi de neden bu kadar çok ve hızla öfkeye kapılıyoruz? Çünkü öfke kederi de perdeliyor. Kalbindeki sızıyı hissetmemek için şiddetle bedeninde bir acıya yol açmak gibi... Tamam! O halde mümkünse kendi elimizi ısıralım.
Dişlerimizi derine geçirerek. Ama zor!
Çok zor, kendimden biliyorum... Kalpteki sızı mı? O hep daha baskın çıkıyor.
Bir doğrudan bin yanlış çıkarmanın modern seküler hallerinden biri...
Sonrasına baktım, hep kırgınlık, hep hayal kırıklığı... Eh o anlamda "bir tane" değilsin çünkü, olamadın, böyle de olamazsın ve şu berbat edilmiş yeryüzünde bir parça bile gücün yok!
Altında güneşin doğuşunu gösteren bir manzara, üstünde "her yaşamda biraz karmaşa, biraz aydınlanma olmalı!" Niye biraz? Niye ikisi birden?
Karmaşa olmasa, olmaz mı? Bu "hepsinden biraz biraz ortaya" arzusu, bu her şeyden tadımlık alma isteği neyin nesidir? Hayatımızı tam olarak değiştirmekten bu kadar mı korkuyoruz?
Gerçeği örten, bakanı kandıran gülümsemelerden hoşlanmıyorum.
Bereket ki, çoğunluk öfkeyi de, sükuneti de saf haliyle seviyor.
Bir gazete köşesinde ve güncelin bombardımanı altında nasıl olacak bilemiyorum ama meraklısının haberi olsun!)
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.