HAŞMET BABAOĞLU

Mutlu mu, mesut mu?

Anlamak... Öyle çok derinlere gitmeye gerek yok. Gündelik hayata dair şeylerin bile içyüzünü anlayabilmek için acı çekmeyi göze almak gerekir. Çoğu kez bu cesareti gösteremeyiz... Ve anlayamayız.

***
Bir sevenler var, bir de sevilmeyi sevenler. Birinciler "yalnız" kalıyor, ikinciler kalabalığa "yenik" düşüyor.
***
"Sev beni!" Yalansız, dolansız; çırılçıplak bir davet sanırız bunu. Oysa şöyle okumak daha doğru olur: "Onu/onları değil beni sev!"
***
Sevdiklerimizi başkalarından gelecek tehlikelere karşı korumaya özen gösteririz. Keşke gerektiğinde onları kendimizden de korumamız gerektiğini kabul edebilsek! Çünkü en coşkulu aşk vaatlerinin içinde bile soğuk ve yıkıcı bir "yabancı" gizlenir.
***
Yabancı birini sevmek, onu tanımaktan çok daha kolaydır. Tanıdıkça daha çok sevmek ihtimali vardır elbet. Fakat çoğu zaman sevmek başlangıç, tanımak bitiştir.
***
Seviyoruz, seviyoruz, seviyoruz ama bir türlü sevinemiyoruz. Seviyoruz, seviyoruz, seviyoruz ama bir türlü sevindiremiyoruz. Gerçekten sevgi mi bu?
***
Ne kadar az sevinç var ve yerini belki tutar diye, ne kadar çok şımarıklık! Ne kadar az neşe var ve yerini belki tutar diye, ne kadar çok eğlence!
***
Su!.. Türkçe'nin en güzel kelimelerinden biri... Sanki kirlenmesin diye; berrak ve "aziz" kalsın diye kısa tutulmuş! Ama o tek hecenin içinde nasıl da dolgun ve yoğun.
***
Gerçekten dürüst birisiyle tanışmak... Savaşa gönderilen bir genci uğurlamaya benzer bir his uyandırıyor. Kısa süre sonra gelecek "kayıp" haberine hazırlanmanın burukluğu, sonra derin bir şefkat ve saygı...
***
Zihin... Bir medya müstemlekesi!
***
Mutlu olur musunuz bilmem ama seküler bir hayatta "mesut" olamazsınız!.. Şimdi içinizden "ne diyor bu adam?" diye geçireceksiniz. Kavramların kültürel kökleri ve tarihsel yükleri bize çok şey anlatır. "Saadet" ve "mesut" Arapça "Sa'd" kökünden geliyor. "Sa'd"ın iki anlamı var: Kutluluk ve uğurluluk. Yani "mesut insan" aslında/özünde "kutlu olanla teması olan insan" demek...
***
Mutlu anılar uydurmaya; özellikle de mutlu çocukluk anılarına bayılırız. Ballandıra ballandıra anlatırız. Oysa herkes bilir ki, belleğimizin mutlulukla arası iyi değildir. Bir Arap atasözü "İnsanın hafızası mutsuzlukla aynı yaştadır" dermiş.
(NOT: 'Pazar Notları'na veda törenim sürüyor. Eskileri yeniden gözden geçirip son kez buraya koyuyorum. Birkaç hafta böyle gitsin. Sonra inşallah "Pazar Sözlüğü" başlayacak. Yukarıdakiler 2008- 2009'dan.)

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
X
Sitelerimizde reklam ve pazarlama faaliyetlerinin yürütülmesi amaçları ile çerezler kullanılmaktadır.

Bu çerezler, kullanıcıların tarayıcı ve cihazlarını tanımlayarak çalışır.

İnternet sitemizin düzgün çalışması, kişiselleştirilmiş reklam deneyimi, internet sitemizi optimize edebilmemiz, ziyaret tercihlerinizi hatırlayabilmemiz için veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız.

Bu çerezlere izin vermeniz halinde sizlere özel kişiselleştirilmiş reklamlar sunabilir, sayfalarımızda sizlere daha iyi reklam deneyimi yaşatabiliriz. Bunu yaparken amacımızın size daha iyi reklam bir deneyimi sunmak olduğunu ve sizlere en iyi içerikleri sunabilmek adına elimizden gelen çabayı gösterdiğimizi ve bu noktada, reklamların maliyetlerimizi karşılamak noktasında tek gelir kalemimiz olduğunu sizlere hatırlatmak isteriz.