Yaralı hayvana dikkat etmeli!
Şöyle bir kanaat yerleşti:
"Avrupa mı? Hah! Önce kendini kurtarsın!"
Doğru! Fakat klişeler beraberinde rehavet getiriyor.
Rehavet ve kolaycılık.
Avrupa krizde. Avrupa'nın başı dertte. Avrupa'yı daha da sıkıntılı günler bekliyor.
Hepsi doğru!
Ancak krize girmiş bir sosyal/siyasal yapının, bir ittifakın "kendini kaybedebileceği" veya yaralı bir hayvan gibi saldırganlaşabileceği gerçeğini görmezden gelebilir miyiz?
Avrupa'nın krizi konusuna onun dikkat çektiği bir noktadan başlayayım...
İspanya'nın, İtalya'nın, Yunanistan'ın krizinden söz ediyoruz. Tamam!
Ama biliyor musunuz ki, 2008'de İspanya'nın borçları Almanya'nınkinden düşüktü. İtalya zaten hep küçük bütçe açıklarıyla idare eden bir ülkeydi.
Yunanistan borç ödeyebilir durumdaydı.
Ne oldu peki?
"2008'de küresel canavar (minotor) devrildi, Wall Street paraları uçurdu ve krizi Avrupa'ya ihraç etti" diyor Varufakis.
Buraya mim koymak, olup biteni anlamak için buradan başlamalıyız.
ABD uzun süredir başını çektiği küresel planın çöktüğünü gördü ve kendini kurtarmayı seçti.
Kriz gelişmekte olan ülkelerin üzerine yıkılabilir miydi? Denediler.
Fakat yetmedi.
Avrupa ve Çin de ateşin içine atıldı.
Bankacılık sistemi daha zayıf ve bürokrasisi hantal Avrupa bu "sırttan bıçaklama"ya cevap veremedi. Bu kez Almanya son çare olarak kendini sağlama almayı seçince işler bugünkü hale geldi.
Trump çarka çomak soktu.
Ama beraber çalışacak adam bulmakta bile zorlanıyor.
Bundan sonra ne olacak?
Onu da tartışırız...
Fakat yeri gelmişken son bir not düşeyim..
İki binlerin başında pıtrak gibi çoğalan ve uzun süre el üstünde tutulan AB uzmanı medyacılarımızı ve akademisyenleri hatırlayın...
Şimdi büyük kısmının ya PKK ya da Fetö iltisaklı çıkmaları manidar gelmiyor mu?
Hemen hepsinin aslında Anglosakson merkezli küreselci ilişkiler ağının bir parçası olması bir tesadüf olabilir mi?
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.